Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, kimyasal silahların kullanılmasının bir insanlık suçu olduğunu belirterek, Şu anda da herkes biliyor ki kimyasal si
İngilterenin başkenti Londrada düzenlenen Uluslararası Somali Konferansının ardından Londrada Türk Büyülelçilik rezidansında basın mensuplarıyla bir araya gelen Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, gündemdeki konuları değerlendirdi. Somali Konferansının ilgili bütün ülkelerin katıldığı son derece önemli bir konferans olduğunu kaydeden Davutoğlu, Somalinin özelikle Başbakan Erdoğanın 2011 yılında yaptığı ziyaret sonrasında dünya gündemine çok daha etkin bir şekilde geldiğini söyledi. Somalide iki yıl içinde çok önemli mesafeler katedildiğini söyleyen Davutoğlu, Türkiyenin inisiyatifiyle iki uluslar arası Birleşmiş Milletler konferansı tertip edildi. Somaliye taahhütlerimizi o gün Sayın Başbakanımızın yaptığı taahhütleri tek tek yerine getirdik. Somalide ilk açılan büyükelçiliği, bölgedeki birkaç büyükelçilik dışında eskiden beri devam eden, ilk açılan büyükelçiliği Türkiye Cumhuriyeti Devleti açtı. Somali Havaalanını rehabilite ettik. Somalide dört hastaneyi rehabilite ettik, restore ettik. Mogadişu şehrinin temizlenmesi, tekrar yapılandırılması, kentsel dönüşümü için önemli projelere imza attık. Şimdi parlamento binasını, başbakanlık ofisini yapıyoruz. Ayrıca Somalideki uluslararası faaliyetlerde önemli rol üstlendik. Somali içindeki ulusal uzlaşı çalışmalarına da bir katkı sağladık dedi.
Çok entegre bir stratejiyle, bütün unsurları kapsayan bir yaklaşımla Somaliye baktıklarını söyleyen Davutoğlu, Bir taraftan ulusal uzlaşı faaliyetlerini organize ederken, bir taraftan da Somali güvenlik yapılanmasına katkıda bulunmaya ve Somalinin ekonomik kalkınmasına altyapı oluşturmaya çalışıyoruz. 300 milyon dolarlık bir bütçe ile çalışmalara başladık. Bunlar tümüyle hemen hemen halkımızın yaptığı yardımlardı, taahhütlerdi. Bugün bunlara ilaveten 10 milyon dolarlık savunma ve güvenlik yapılanmasına katkı paketi açıkladık bir toplantıda. Ayrıca bugün bir bildiri yayınlandı. Bu bildiride Türkiyenin özellikle Somali ve Somaliland arasında yaptığı başarılı arabuluculuk girişimine de atıf var diye konuştu.
İSRAİLLE TAZMİNAT GÖRÜŞMELERİ
Mavi Marmara saldırısıyla ilgili İsraille yürütülen tazminat görüşmelerine ilişkin bir soru üzerine Bakan Davutoğlu, İkinci tur görüşmeler dün yapıldı, ben de Müsteşarımız Sinirlioğlu ile görüştüm. Üçüncü tur görüşme yapılıp yapılmayacağına Ankaraya dönünce değerlendireceğiz ama büyük ölçüde temel ilkeler etrafında bir mutabakat sağlandığını görüyoruz. Bundan sonra atılacak adımlarla ilgili kamuoyumuzu bilgilendireceğiz ama şunu bir kez daha ifade etmek isterim ki değişik spekülasyonlar yapıldığını görüyoruz. Özür, tazminat ve ambargonun kaldırılması her biri insan olarak ve vatandaş olarak bizim için büyük değer ifade eden şehitlerimizin kanlarının karşılığı değildir. Bunu değişik vesilelerle gündeme getirenler olduğunu görüyoruz. Hiçbir şey onların bir damla kanının dahi hakkını ödeyemez. Bunu herkesin bilmesi gerekir, bizim bu bilinç içinde davrandığımızı herkesin göz önüne alması gerekir. Ancak özür ve tazminat şu bakımdan önemlidir. Bir mesuliyet, bir vatandaşlarımızın hakkının, hukukunun temsil edilmesi ve teslim edilmesi bağlamında önemlidir. Özürle bunun devletler arası ilişkiler, halklar arası ilişkiler kapsamında gereği yapılmıştır. Özür dileyen taraf yapmış olduğu suçun hem ikrarını, hem de telafisini yapmak üzere bunu yapıyor. Tazminat ödediği zaman da bunun bir hesap sorulabilir bir eylem olduğunu ortaya koymuş oluyor. Dolayısıyla bunların sanki şehitlerimizin kanlarının bir karşılığı gibi yansıtılması doğru bir yaklaşım değil. Kaldı ki şehitlerimizin aileleriyle de bu konu Sayın Başbakan Yardımcımızın katılımıyla görüşülmüştür. Sayın Başbakan Yardımcımız da bizzat olayı takip etmektedir, Sayın Başbakanımız da takip ediyor. Ambargonun kaldırılması da zaten şehitlerimizin şehadetinin ötesinde de Türkiyenin hep takip ettiği bir meseledir. Sayın Başbakanımızın Netanyahu ile yaptığı görüşmede öncelikle ve ayrıcalıkla üzerinde durulmuş bir konudur. Nihayet şehitlerimiz oraya şahsi bir emel için gidiyor değillerdi. Oraya gidiş sebepleri yüksek bir insani gayeyle yardım iletmekti. Bu yardımların bundan sonra daha sağlıklı iletilebilmesi için ne yapılması gerekiyorsa Türkiye bunu yapmaya kararlıdır, zaten Türkiye bunun için diğer şartların dışında geriye kalan bu 3 şartı öne sürmüştü. Dolayısıyla bunu bu çerçevede değerlendirmek gerekir. Miktar ne olursa olsun önemli olan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının hukuklarının korunmasıdır. Bu tür spekülasyonlardan uzak durmak ve Türkiyenin öncelikle haklı davada elde ettiği kazanımları esas almak gerekir dedi.
SURİYEDEKİ KİMYASAL SİLAHLAR
Suriyede kimyasal silah kullanılmasına ilişkin sorulan bir soru üzerine ise Dışişleri Bakanı Davutoğlu, Ben bugün BM Genel Sekreteri Yardımcısı Jan Eliassonla da bu konuyu konuştum. Bir BM Bağımsız Araştırma Komisyonu üyesi olduğu söylenen bir yetkiliden atıfla, sanki kimyasal kullanımının muhalifler tarafından gerçekleştirildiği gibi bir bulgu ulaştığı bilgisi kamuoyunda ciddi bir bilgi kirlenmesine yol açtı. Bugün sayın genel sekreter yardımcısı da, BMyle ilgili makamlar da bunu doğru olmadığını teyit ettiler, bir kere bunu vurgulamak isteriz. Kimyasal silah bir insanlık suçudur. Kim ve nerede kullanmış olursa olsun insanlık suçu işlemiş olur. Şu anda da herkes biliyor ki kimyasal silah stokuna sahip olan ülkeler bellidir, bunlardan bir tanesi de maalesef Suriye rejimidir. Suriye rejimi keskin nişancılarla, top ve tank atışlarıyla daha sonra uçaklarla ve Scud füzeleriyle katledemediği halkı bu tür silahlar da kullanarak katletme yoluna gidebilir. Zaten Banyasta iki gün önce ortaya çıkan katliam görüntüleri, etnik kıyım görüntüleri açıktır. Biz bu iddiaların takipçisi olacağız. BM nezdinde takipçisi olacağız. Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü çerçevesinde de, ki başında değerli bir büyükelçimiz sayın Ahmet Üzümcü var, oraya gidip ben kendileriyle de konuşmuştum biliyorsunuz. Bu konuda Suriyede bunun izleri, bulguları olduğu düşüncesiyle bir araştırma yürütülüyordu Türkiyede bu araştırma helan yürüyor. Bir neticeye ulaşıldığında da dünya kamuoyuyla paylaşılacaktır. Ama bu konuda Suriye rejiminin takındığı tutum bir insanlık suçu mahiyeti taşır. Kimyasal silahların kullanılmadığı durumda işlenen suçları kimse mazur göstermez. Yani kimyasal silah kırmızı çizgidir diyerek kimyasal silah dışında bıçaklarla, toplarla, tüfeklerle, Scud füzeleriyle yüz binlerce insanı öldürmeyi de kimse mazur göstermez. Bizim Türkiye olarak kırmızı çizgimiz insan canıdır, adalettir, hukuktur. Kimyasal silah da bunları tehdit ettiği için bu kırmızı çizginin içine girer. Ama onun dışında da bütün etnik kıyım suçları bizim için kırmızı çizgidir diye konuştu.
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, açıklamalarının sonunda ise İngiltereyle gerekli görüşmelerin yapıldığını ve iznin çıktığını söyleyerek, Edinburg Başkonsolosluğunun da yakında hizmete açılacağının müjdesini verdi. Bakan Davutoğlu, Londradaki temaslarının ardından Bosna Hersekin başkenti Saraybosnaya hareket etti.