SON DAKİKA
SON DAKİKA


Mazi gel, ati gel!
24.11.2020

 
Merhabalar,

Sivas’tan Divriği’ye geldiğimizde ilkokul 4.sınıftaydım. Eski ve yeni binası bulunan bir okulun eski binasında, siyaha boyanmış, yürürken ses çıkaran ve aralarında boşluk bulunan tahta yer döşemeli, samimiyet kokan bir sınıfta başlamıştı oradaki eğitim dönemim. Sınıf öğretmenimizin de desteğiyle kısa sürede arkadaşlarıma ve okuluma alışmıştım.

Bir kış günü akşam saatlerinde, son ders zilinin çalmaya yaklaştığı bir vakitte öğretmenimiz, ileri bir tarihteki bilgi yarışması için okul içerisinde yarın ön eleme yapılacağını, sınıfımızı temsilen de 3 kişiyi seçtiğini söylemişti.

Bunlardan biri de bendim.

Ön elemenin yapılacağı gün okul dağıldıktan sonra büyük bir sınıfta yuvarlak şekilde hazırlanmış sıralara, her sınıftan gelen öğrenciler olarak teker teker oturmuştuk. Benim öğretmenim yoktu ama diğer görevli öğretmenler de karşımızda yerini almıştı. Kaç soru sorulduğunu hatırlamıyorum fakat sondan bir önceki sorunun cevabı için elimdeki kartonu kaldırdığımdaki hislerimi gayet net hatırlıyorum. Cevabım sonrasında 5-10 saniye süren sessizlik ardından öğretmenlerin gülsek mi, gülmesek mi gelgitlerinde ne olduğu anlaşılabilen haklı tebessümleri dün gibi aklımda. Aslında basit bir soruya verdiğim cevabı düşününce bugün bile kendimi gülmekten alıkoyamazken, onlar “mümkün olduğu kadar” yerinde davranmışlardı fakat çocuk yüreğim mahcup oluşmuştu bir kere.

Soruda, “Gelmek fiilinin geçmiş ve gelecek zamana göre çekimlenmesi” istenmişti. Ayrıntısını ve üst sınıflardakilerin cevaplarını hatırlamıyorum ama cevap kartonunu kaldırdıktan sonrasını net hatırlıyorum. Gelmek fiilini, geçmiş zamanda “Mazi gel”, gelecek zamanda da “Ati gel” olarak çekimleyen başka biri sanırım hiç olmamıştır. Ben bunları yazarken bile gülüyorken, öğretmenlerin önce şaşkınlık ifadesi ve sonrasında gülmelerinden daha doğal bir şey yoktu elbette. Annemin hatıra defterinde gördüğüm “Atide üstün başarılar dilerim” cümlesindeki atiyi anneme sormuş, gelecek demek olduğunu öğrenmiştim. Maziyi de biliyordum zaten. Geçmiş ve gelecek zamanla ilgili bildiğim iki kelimeyi kendimce yerli yerine oturtmuştum ama olmamıştı elbette.

Çıkışta eve çabucak gitmiş, yarını merak etmiştim. Neler olacaktı, öğretmenim bir şey diyecek miydi, ön elemeyi geçebilecek miydim bilmiyordum.

Sabah okula geldiğimde bahçede öğretmenimle karşılaşmıştım. Biraz mahcup, biraz üzgün ve göz teması kurmaktan kaçınarak verdiğim selamıma, güler yüzü ve günaydını ile karşılık bulmuştum. Ardından “Dün çok iyiymişsin, aferin sana” derken, benim mahcubiyetimin de farkında olduğunu anlamıştım. Aslında neredeyse tüm soruları bilmiştim, biri hariç. “Ama” diye başlayan cümlemin sonunu getirmeden “Onu bilmemen normal, senin cevabın daha güzel olmuş” demişti. Belli ki konuşulmuştu ama o beni ve hislerimi konuşmadan anlamış, bir cümlesi ile yüreğime su serpmişti. Ön elemeyi geçmiş olmamın bile bir önemi kalmamıştı gözümde.

Ne çok şey öğrenmiştim ondan, eğitim dışında da. Öğretmen olmak, sadece bilgi ile donatmak değildi elbette. Bir yüreğe dokunmak nasıl oluru, bir cümlesi ile anlatmıştı bana merhametli öğretmenim.

Başta sevgili öğretmenim Mehmet Mahir Önder olmak üzere kaybettiğimiz tüm öğretmenlerimizi saygı, sevgi ve rahmetle anarken, üzerimde emeği bulunan tüm öğretmenlerime, eğitime gönül vermiş, öğrenciler yetiştirmiş ve halen emek veren tüm öğretmenlerimize teşekkürü borç biliyor, sevgiler sunuyorum. Hakkınız ödenmez, günler yetmez ama gününüz kutlu olsun diyorum.
Sağlıcakla kalın.

 

© 2020 www.karadenizgazete.com.tr | Karadeniz Gazetesi bir Güçlü Ticari Ve Sınai Ürünler Pazarlama Ticaret Ve Sanayi Anonim Şirketi ‘dir.

Giriş Yap