Merhabalar,
Uzun zamandır devam eden salgın mücadelemizde tedbirli
davranınca vaka sayılarında azalma olduğunu, tedbirsiz davrandığımızda da
belirgin şekilde artış olduğunu hep birlikte gördük. Hasta sayılarındaki artış,
yoğun bakım ihtiyacının ve Covid19’a bağlı ölümlerin de artması demek. Daha
önce hep başkalarında duyduğunuz enfeksiyonun sizlerde ya da sevdiklerinizde
görülmeye başlaması da çemberin daraldığının açık bir göstergesi. Umarım bu
salgında hiçbirimizin canı yanmaz, yüreği sızlamaz ama şimdiye kadarki veriler,
bize bunun mümkün olmayacağını söylüyor ne yazık ki.
Uzun bir süredir hem buradan yazarak hem de günlük hayatta
karşılaştığım ve iletişim kurduğum herkese uyarılarda bulunarak tedbirli olunması
gerektiğini anlatmaya çalışıyorum, diğer sağlık çalışanı arkadaşlarım gibi.
İşin içinde olmayanlar, hastalarla karşılaşmayanlar ya da kendisi veya
yakınları hasta olmayanlara uzak ve sıradan gelebilecek bu hastalık tablosu
için farkındalık oluşturmak ve belki de ufak bir ayrıntı ile birilerinin hasta
olması, yoğun bakımda bulunması ya da kaybını engellemek temel amacımız.
Neden ısrarla ifade ediyoruz, korunma yollarını anlatıyoruz,
lütfen dikkat edin diyerek rica ediyoruz?
Çünkü nefes alamayan hastanın ne demek olduğunu iyi
biliyoruz. Bir nefesin ne kadar kıymetli olduğunu bilmemize rağmen bazen
unutabilirken, unutmaya fırsat kalmayacak kadar çok hatırlatmalarla
karşılaşıyoruz.
Çünkü “Şu anda solunum sıkıntınız olduğu için yoğun bakım
ihtiyacınız var, takibinizi orada yapmak ve sizi rahatlatıp tekrar servise
almak için bu gerekli” dediğimiz her hastamızın bakışlarındaki korku ve kaygıyı
biliyoruz.
Çünkü bizlerden iyi cümleler duymak için gözümüzün içine
bakan hastalarımıza elimizden geldiğince destek olmaya çalışsak da, aciz
kaldığımız durumlar için hissettiklerimizi anlatamıyoruz.
Çünkü artık yaşın bir öneminin kalmadığını, 90’lı yaşlardaki
hastalarımızı çok şükür ki şifa ile taburcu edebilirken, ne yazık ki 30’lu
yaşlardaki hastalarımızı kaybedebildiğimizi görünce üzülüyor ve anlıyoruz.
Çünkü, akciğerleri etkilenen fakat rahat olan, süreci
izolasyonla tamamlayıp şifa ile taburcu ettiğimiz hastaların ciddi bir
şikayetleri olmamasına rağmen, yatış sürelerindeki yalnız kalma durumunun
oluşturduğu endişeye, rahatsızlığa ve huzursuzluğa tanık oluyoruz.
Çünkü, işin içine bulaşıcı hastalık girince, refakatçiye
ihtiyacı olan bakım hastalarımızın yanında “en sevdiklerini” bulmak yerine,
herkesin can korkusu ile bir bahane bulduğunu görüyoruz.
Çünkü önce çocukların etkilenmediği ile ilgili veriler
varken, artık çocukların da hasta olduğunu ve kayıpların bulunduğunu
öğreniyoruz.
Ve yine çünkü, belli bazı durumlarda hastalığın ağır
geçirilme olasılığını tahmin ediyor olsak da, kimde nasıl seyredeceğini,
akciğerlerin ne düzeyde etkileneceğini bilemiyoruz.
Bu çünküler uzar, gider...
Tüm mücadelemiz, salgını en az hasarla atlatmak için. Bu
mücadele içinde mümkün olduğunca korunmak, önlemlere uymak, bunları görev
olarak değil, yaşam biçimi haline getirerek uygulamaktan başka çaremiz yok. Sık
hatırlatmalar, uyarılar, yazılar, konuşmalar, kurulan her cümle bu yüzden.
Her birimiz dünyaya bir kez geldik ve kıymetliyiz. Adına
“ömür” dediğimiz bu zaman diliminin salgınla geçen süresi içinde, korkuyla ve
kaygıyla yaşamak değil söz ettiğim. Tedbir alarak, önlemlere uyarak, elimizden
geldiğince eğlenceli hale getirerek bu süreci geçirmek.
Güzel günlere en kısa sürede ulaşmak dileğiyle...
Sağlıcakla kalın.