Annemizle birlikte süren 9 aylık
yolculuğumuzu sonlandırdığımız ve başımızı dünya atmosferine uzattığımız o an; annemizin bir nefesi ile son bulan, bizim ise ilk nefesimiz ile başlayan
muhteşem bir andır. İşte; o ilk nefesle akciğerlerimizi hava ile doldurarak
büzüşmüş hava yollarımızı açarız. Artık toplam alanı bir basketbol sahası
genişliğinde olan ve her biri üzüm salkımı şeklinde sıralanmış, yaklaşık her
bir akciğer için üç yüz milyon, toplamda altı yüz milyon hava keseciğini havayla doldurmuş oluruz.
Artık sahip olduğumuz bu muhteşem organı
korumak bizim görevimizdir. Temiz bir havayla temasını sağlamak ve irritan
maddelerden mümkün olduğu kadar korumak için baca deliği görevi gören soluk
borumuzun dışarı açılan ağız ve burun boşluğunun koruyucu hücre yapısını
bozmamalıyız. Bu üzüm salkımı şeklinde olan hava keseciklerimizi de yeterince
işlevsel tutmalıyız.
Hava yollarının çevresinde ve damar duvarlarında
kas bulunurken akciğerlerimizin diğer kısımlarında kas bulunmaz. Bu nedenle nefes
alma ve verme işlemi tamamen göğüs duvarı kasları tarafından yapılır. Yani
akciğerlerin genişleyerek hava ile dolması, göğüs duvarı kaslarının göğüs
boşluğunu genişletmesine bağlıdır. Nefes
verme işleminde ise tam tersi olur ki akciğerlerimiz küçülerek içerisindeki
hava boşaltılır. Nefes alıp verme işleminde akciğerlerin sönüp, tekrar hava ile
dolması esnek yapısal özelliğine bağlıdır. Akciğerlerin bu özelliğini balon
şişirip söndürme işlemiyle örneklendirebiliriz.
Göğüs boşluğunu karın boşluğundan ayıran adeta
akciğerlerimiz için yastık görevi gören diğer bir yapı ise diyafram dediğimiz
kas dokusudur. Diyaframın hareketleri ile akciğerlerimiz titreşerek hava
yollarındaki sekresyonun hareket etmesi sağlanır. Böylelikle küçük hava
yollarımız daha işlevsel gaz alışverişine katılmış olur. İşte; akciğerlerimizi
korumak istiyorsak göğüs solunum kaslarımızı güçlendirmeli ve diyafram nefesini
nasıl kullanmamız gerektiğini öğrenmeliyiz. Bunun için de hayatımızın her
dönemine spor faaliyetlerini eklememiz gerekir. Çocukluk dönemi itibarıyla
meşgul olacağımız her türlü spor akciğer kapasitemizin gelişmesine sebep olur.
Spor ile solunum kaslarımızı
güçlendirip, akciğer kapasitemizi genişletirken hava keseciklerimizi de irritan
olabilecek dış etkenlerden korumamız gerekir. Güncel hayatımıza baktığımızda
akciğerlerimizin en büyük düşmanı aktif ya da pasif olacak şekilde sigaraya
maruz kalmaktır. Sigaraya başlama yaşı ağırlıklı olarak lise çağları olduğunu
düşünürsek çocukluktan beri aşılayacak olduğumuz spor yapma bilinci belki de bu
kötü alışkanlıktan uzak kalmanın etkili bir yolu olur.
Sizler; çocuklarınıza spor yapma
bilincini aşılarken, ben de; sigara içmenin çok yoğunlaştığı toplumumuzda nasıl
sigaradan korunacağınızı size iki kitabım ile anlattım. “Küllerinden Yeniden Doğmaya Hazır
mısın” ve “Zehirle Aşk Yaşanmaz” kitaplarım toplumun kanayan yarasına derman
olacak iki eserdir.