Fazıl Say, sosyal medya hesabından şu satırları paylaştı;
Salgının en sert döneminde insanlar endişe içinde, karantina ve ekonomik
dertleriyle sarsılırken, bir tarafta hükümetten ardı ardına gelen o kararlar… Atatürk,
Andımızın kaldırılması konusu, İstanbul sözleşmesi ve kadın hakları konuları… Hepsini
şaşkınlıkla izliyoruz. Bu “Çağa Aykırı” gidişat nedir, niyedir? Diye
sormuyorum. Çünkü belli ki “Tuhaf” ve “Geleceği olmayan” bir noktada! Şu kesin;
Bu nesilde bu TUTMAYACAK!
Üniversitelerin, İş dünyasının, Sendikaların, Sivil Toplum Kuruluşlarının,
Medyanın büyük bir kesiminin, Türkiye Barolar Birliğinin sustuğu, sindiği bir
ortamda Fazıl Say’ın ülkemizin geleceğini ilgilendiren konularda açıklamalarda
bulunması, fikirlerini açıkça cesurca paylaşması benim için çok kıymetlidir!
Tek başına ve sadece sanatıyla Türkiye’nin tanıtımını,
devletimizin para harcayarak yaptığından çok daha fazlasını gerçekleştiren
Fazıl Say, herhangi bir karşılık bekleyerek mi böyle konuşuyor?
Gelişmiş çok sayıda ülkenin “Vatandaşlık” vermek
istediği, ekonomik sıkıntısı ve beklentisi olmayan, çok huzurlu bir aile
yaşamına sahip ve sürekli dünya çapında eserler yaratan Fazıl Say’ı konuşturan,
vatanseverlik duygusu ve aydın olma sorumluluğudur.
Kendisini “Aydın” olarak görenler, demokrasinin
uluslararası standartlarına- Laikliğe-Hukuk Devletine- İnsan- çevre-hayvan
haklarına ve özgürlüklere bir saldırı olduğunda susmamalıdır.
Aydın olan biri bilir ki demokrasi, sürekli bakım ve koruma
isteyen nazlı bir çiçek gibidir. Ülke aydınlarının demokrasinin üzerine
titremek ve ona saldırı olduğunda toplumu derhal uyarmak gibi önemli bir
görevleri vardır.
Siyasetçilerin de, gerçek Türk Aydınlarını korumak,
onlara rahatlıkla konuşabilecekleri, eleştirebilecekleri, özgür ortamları
sağlamak gibi bir görevleri olduğu unutulmamalıdır.
İşte Fazıl Say böylesine yürekli bir Türk Aydınıdır. Bu
hasletiyle de Türk Milletinin gönlünde yer edinmiştir…
Bir de gücünü bulunduğu makamdan alan ve kendisini “Aydın”
sananlar var!
Örneğin Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkanı
Hisarcıklıoğlu gibi!
Ülkede demokratik rejim tehlikeye girer, anayasa
çiğnenir, laiklik paspas yapılır, ekonomi duvara toslar, iktidarın kişisel
tercihleri gereği milyonlarca insan işini kaybeder, TOBB üyeleri ekonomik
darboğaza girer, üyelerinin aidatıyla caka satan TOBB Başkanından tık çıkmaz!
Milli Andımızın okunması yasaklanır, Atatürk’ün
ismi-resmi silinir, irtica alır başını gider, TOBB Başkanı abisini kızdırmamak
için ağzını açmaz, açamaz!
Ayasofya Camiinin İmamı bile her konuda konuşur, hilafet
çağrıları gazetelere düşer, 1 milyon 300 bin üyesi olan TOBB Başkanı konuşmaz,
demokrasiyi Atatürk ilke ve devrimlerini savunmaz.
Aynı TOBB Başkanı, “Çözüm Süreci” denen ihanet sürecinde
PKK güzellemesi yapmak için “AKP Akil İnsanlar” Akdeniz Bölgesi Başkanı olarak
il-il dolaşıp konuşur.
İktidar değişip Türkiye yeniden demokrasiye döndüğünde,
TOBB Başkanı ve onun gibi, üyelerinin aidatlarını iktidara yaranmak için
harcayanlar elbette ki yargıda hesap verecekler.
Sevgili Gençler;
Ben önünüze iki örnek koydum.
Biri, dünya durdukça sanatseverlerin ve vatanseverlerin
kalbinde eserleriyle yaşayacak, diğeri ise bulunduğu makamdan ayrıldığı an
unutulacak.
Seçim sizin, kimi isterseniz onu örnek alın…
Ne Mutlu Türküm Diyene ve Sözünden Dönmeyene!