Bademler, dokundukları her şeyi mahvettiler. Çocuklarımıza
eğitim, sağlık, beslenme gideri olarak harcanması gereken Türk milletinin
milyarlarca dolarlık kaynaklarını, Suriyelilere, Afganlara, radikal dinci
militanlara dağıttılar. Ortadoğu’nun teröristlerinin tedavilerini, kendi
hastanelerimizde bedava yaptırdılar.
FETÖ ile beraber olup, devletimizi, devlet bankalarını
dolandırdılar. Tüm devlet yatırımlarını ihalesiz kendi yandaşlarına aktardılar.
Üstelik, dünyada 1 birime yapılan işi, 10 birime yaptırıp, hırsızlık yaptılar.
Tüm bu hırsızlıkları, yolsuzlukları “Siyasi İslam-İhvancılık” adına yaptılar ve
halktan saklamaya çalıştılar.
Bugün gençlerimize, değerli dostum Yusuf Samim Lütfü’nün
“Kısır Döngüler” başlıklı yazısından alıntı yaparak bazı dini gerçekleri
anlatacağım! Yetiştiğimiz çevre ve aldığımız eğitim sonucunda bize yüklenen
değerleri, eleştirel akıl süzgecinden geçirerek gerçekçi, adaletli ve güzel bir
yaşamı nasıl yaşarız sorusunu, kendimize sürekli olarak sormamız gerek!
Gerçek, adil ve güzel bir yaşamı, başta dini, etnik,
ideolojik olmak üzere her türlü vesayetten özgürleşmiş bir akılla
sağlayabiliriz. Bununla kastımız, edindiğimiz değerlerimizi yok saymak
değildir. Ancak aklımızı dinin-etnisitenin-ideolojilerin vesayetinden kurtarıp
özgürce eleştirel hakkımızı kullanmazsak, doğruyu yapmamış oluruz.
Dini, Allah ile kul arasında bir inanç olmanın ötesinde,
yaşamın her alanında (siyaset-hukuk-eğitim vs) otorite olarak gören anlayış,
Diyanet İşleri Başkanının ve Sadat’ın savunduğu anlayıştır. Bu “Dinciliktir” ve
hayatımızı zehreden fanatik bir yaklaşımdır. Bu anlayış, çağdaş insanlık
değerleri olan, laiklik, demokrasi, kadın erkek eşitliği, temel insan haklarına
tamamen aykırıdır.
Türklerle Araplar arasındaki İslami yaklaşım farkları
çoktur. İstanbul’dan Buhara’ya uzanan coğrafyada vücut bulan Türk temelli, bilime
daha sıcak bakan İslam, Maturidî İslam’ıdır. Fas-Bağdat-Medine hattında vücut
bulan Arap temelli, bilimi tamamen dışlayan ve akılcılığı “Sapkınlık” olarak
gören, Eşariyye İslam’ıdır. İslam tarihinde, din ile bilimin bağdaşmayacağını
ilk öne süren, 11’inci Yüzyıl İslam Alimi İmam Gazzali’dir.
Sevgili gençler; yetiştiğiniz çevre, aldığınız eğitim sonucu
oluşmuş benliğiniz, edindiğiniz ve hatta “kutsal” bellediğiniz değerleriniz ne
olursa olsun sizler akıl sahibi varlıklarsınız. Sizleri diğer yaratılmışlardan
farklı kılan şey, Tanrısal bir emanet olan aklınızdır.
Başka bir otoritenin vesayetine verilmemiş özgür aklınızı,
inancınız gereği kullanmayı redderseniz, ne inançlı olabilirsiniz ne de insan!
Değerleriniz, kutsallarınız ne olursa olsun, yöneticilerden şunları mutlaka
ısrarla isteyin;
-Adalet isteyin. Adalet tüm bireylerin yasalar ve fırsatlar
önünde eşit olmasıdır, adaletli olmadan ahlaklı olunamaz. Dindarlık tek başına
ahlaklı olmanın garantisi değildir. (17/25 Aralık-5’li çete vs.)
-Yönetenlerin en az kendi çıkarlarını düşündükleri kadar,
halkın çıkarlarını da düşünmelerini ısrarla isteyin.
-Çağınızın çağdaşı olmayı isteyin. Sizi çağdışı bırakacak,
çağdaş uygarlığın dışına itecek değerleri reddedin. Çağdaş değerleri benimsedi
diye hiçbir millet dinini terk etmemiştir. Çağdaş değerleri benimseyen bir
Japon, bir Çinli, ne de bir Koreli, dinlerini terk edip Hristiyan olmadılar.
-Eğer, topluma hizmet için siyasete girecekseniz, halkınıza
asla yalan söylemeyin, denenmiş ve başarısız olmuş kişileri bir daha denemeyin
ve toplum adına hesap sorun. (Davutoğlu ve Babacan gibiler)
Not; 13 Ekim 2021 Çarşamba günü saat 11.00’de, İstanbul
Elite Word Prestij Otel’de DOĞRU Parti’nin “Yol Haritası” ve “Ekonomik
Görüşlerinin” anlatılacağı bir basın toplantımız olacak.
14 Ekim 2021’de saat 10.00’da Kartal Sahil Vesta
Restaurant’ta da geniş bir basın toplantımız olacaktır. Hepinizi bekliyoruz.
Siz yoksanız, bir kişi eksiğiz demektir. Yazılara üç gün ara veriyoruz.
İstanbul’u sallayalım, gelelim…
Sağlık ve başarı dileklerimle…