Mustafa Kemal; kayıtsız ve şartsız milli hakimiyete dayalı yeni bir Türk devleti kurma mücadelesi fikrine inanmıştı. Çünkü O, biliyordu ki, "Ulusal egemenlik öyle bir nurdur ki; onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar yanar mahvolur. " Türk milletinin esareti asla kabul etmeyeceğini, gururlu ve şerefli bir millet olarak egemenliğine sahip çıkacağına kesinlikle inanıyordu. Daha İstanbul’dan Anadolu topraklarına (Samsun’a) ayak bastığı andan itibaren uygulamaya koymak istediği kararı bu mealde olmuştur.

       İşte bu mana üzere egemenliğin kayıtsız şartsız milletin eline geçmesinin (23 Nisan 1920-2018) 98. yılına ulaşmış bulunuyoruz. Elbette ki millet iradesinin tecellisi noktasında o günden bu güne çok büyük mesafeler katettik…

      Milletin iradesi elbette ki, her şeyin üzerindedir. O halde millet iradesine herkesin saygı göstermesi gerekir. Bir millet sımsıkı birbirine bağlı olmayı bildikçe onu dağıtabilecek bir güç düşünülemez. Bu bağlamda millet iradesini hiç kimse küçümseyemez, yanlış yönlere çekemez, bahaneler üretip gayrimeşru gibi gösterme, hakaret etme, vesayet altına alma gibi millet iradesini hiçe sayacak eylem ve söylemlerde bulunamaz.

      Bugün vatanımızda milli bir kudret varsa ki; o cereyan felaketlerden, kışkırtmalardan ders alan milletimizin kalb ve dimağından doğmuştur. Çağın koşullarını ülke sorunlarıyla aynı çizgide değerlendiren, çalışkan kişilerden oluşan toplumlarda kalkınma huzur ve güven kendiliğinden gelir. Mehmet Akif’in “Sen ben desin efrat, aradan vahdeti kaldır…” dediği gibi sen-ben sendromundan kurtulup birliğimizi bozacak her türlü siyasi kin ve nefreti mutlaka bir kenara bırakmak durumunda olmalıyız. "Egemenlik milletindir" diye bu devletin temeli atılmıştır. Öyleyse herkes buna saygılı olmak durumundadır. Milletin iradesine artık hiç kimse gölge düşürmemelidir.

      23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımız kutlu olsun.