31 Mart yerel seçimleri geliyor.
Millet yerel yönetimlerde kendisine hizmet verecek makamları
belirleyecek.
Şehirlerde devletin valisi olmak da, belediye başkanı olmak
da milli bir görevdir.
İkisinin de çıkış
noktası hizmettir.
İkisinde de millet
vardır.
O nedenle, Şeyh Edebali’nin Osman Gazi’ye söylediği “Ey oğul! İnsanı yaşat ki devlet yaşasın”
sözü, hem valiler hem de belediye
başkanları için çok önemlidir.
Peki bu sözün hakkını
verebiliyor muyuz?
Tartışılır!
Şu bir gerçek ki devlet millet için vardır ve millete hizmet
etmekle mükelleftir.
Belediyeler de devletin milletine hizmet noktasında en
önemli aracıdır.
Millet güçlü olursa
devlet güçlü olur...
Belediye güçlü olursa
millet de güçlü olur.
Nasıl ki bir canlının yaşayabilmesi için kana ihtiyacı varsa
devletin de yaşayabilmesi için millete ihtiyacı vardır.
Canlılar bağışıklık sistemi güçlü olursa sağlıklı
yaşayabilir.
Devletin de dimdik ayakta durabilmesi ve güçlü olabilmesi,
milletin güçlü, sağlıklı olmasına bağlıdır.
Belediye başkanları da kendilerini bundan soyutlayamazlar.
Vali veya belediye başkanı olması hiç fark etmez...
Fark etmediğini Doğu ve Gü neydoğu’da valilerin kayyum
belediye başkanı olarak atanmasında görmedik mi?
Her bir vali, kayyum belediye başkanı olarak da tarih
yazdı...
Tunceli, Vali Tuncay
Sonel ile nereden nereye geldi!
Terörün, teröristin
“T”si kalmadı bu şehirde.
Bir düşünün Dünya Rafting Şampiyonası Tunceli’de yapılacak.
İşte bugün doğup
büyüdüğü topraklar olan Trabzon’da Büyükşehir Belediye Başkanlığına aday
gösterilen Murat Zorluoğlu, Van’da vali olarak hizmet ederken, kayyum belediye
başkanı olarak atanmasının ardından öylesine güzel hizmetlere imza attı ki,
arkasından Van halkı büyük üzüntü duydu.
Çünkü “Devletin güçlü
olabilmesi, milletin güçlü, sağlıklı olmasına bağlıdır” sözü belediye
başkanları için de geçerlidir.
***
Bunları yazarken unutulmaz vali, hemşehrimiz merhum Recep
Yazıcıoğlu aklıma geldi.
İşte devletin resmi ve fakat milletin asli valisi, devletin
adamı değil milletin adamı diyebileceğimiz ve “Biz hizmet makamıyız, naz makamı değiliz” diyen Recep Yazıcıoğlu
ile ilgili bir hatırayı sizlerle paylaşmak istedim...
Çünkü yazımızın çıkış noktası açısından çok anlamlı...
Gümüşhaneli muhtarın
kızının evi Erzincan depreminde yıkılınca, muhtar devletin deprem mağdurlarına
vereceği evi almak için kızı ile birlikte Erzincan Valiliğine gider. Öğle arası
olduğu için ellerinde evraklar beklemeye başlarlar. Bu arada kot pantolonlu,
yakası açık gömlekli biri gelir.
“Amca buyur” der.
Muhtar derdini anlatır. Kot pantolonlu adam evrakları alır
bir odaya gider, bir kaşe basar, diğer odaya gider başka bir evrak alır,
doldurur, deftere kaydeder. Son olarak “Valilik”
yazan odaya girip çekmeceden mührü alarak kâğıtlara basar ve muhtardan da
imzalamasını ister. Muhtar, biraz da çekinerek,
- Yeğenim, çok sağ ol
ama vali bey sana kızmasın!
- Yok amca kızmaz.
- Sağ ol yavrum, adın
nedir senin?
- Recep benim adım
amca.
- Yoksa sen Vali
Recep Yazıcıoğlu musun?
- He ya...
Çok anlamlı değil mi?
Recep Yazıcıoğlu der ki;
“Kim kutsal devlet
diyorsa, kutsal değerlere küfrediyordur. Devletin kutsalı olmaz. Kutsal olan
insandır, millettir, duygudur. Üç beş kişinin bir araya gelip kurduğu yönetim
organizasyonunun adı olan devletin nesi kutsal?”
Allah rahmet eylesin, mekanı cennet olsun, nurlar içinde
yatsın.
***
Özetle söylenecek şudur:
Belediye başkanları artık sözde değil özde siyasi parti
rozetlerini çıkarıp seçildikleri şehirlerde ay yıldızlı bayrağımızın
rozetlerini takarak milletine hizmet etmelidir...
Kadrolarına hizmet
noktasında atayacakları isimler için iş bilen, koltuktan güç alan değil
koltuklara güç veren “LİYAKAT” sahibi insanları önemsemeli.
Doğu ve Güneydoğu’da bir tarih yazılmıştır.
Terör örgütüne destek verdikleri için görevden alınan
belediye başkanlarının yerine “KAYYUM
BELEDİYE BAŞKANI” olarak atanan, valilik görevlerinin yanında belediye
başkanlığı da yaparken yakalarından ay-yıldızlı bayrağımızın rozetini
çıkarmayan valilerimizin hizmet ettikleri şehirlerde hak adalet ölçüsünde halk
ile buluşmasındaki güzellikler, şehirlere verdikleri dinamizm örnek olmuştur.
Yani belediye başkanları partilerin belediye başkanı olarak
seçildikten sonra devletin belediye başkanı olarak varlıklarını
sürdürmelidirler.
Kayyum olarak belediye başkanlıklarına atanan valilerin
duruşu, bütün belediye başkanları için 31 Mart seçimleri öncesi de örnek
olmuştur.
Bakın, o isimlerden
biri de yanımızda:
Trabzon’da Büyükşehir
Belediye Başkanlığına aday olan Van ve Elazığ eski valisi Murat Zorluoğlu.
Zorluoğlu Van’da hem
valilik hem de kayyum belediye başkanlığı görevini yürütürken halkın gönlünü
fethedip bütün Türkiye’ye örnek oldu ve Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından
Trabzon Büyükşehir Belediye Başkanlığına aday gösterildi.
Van yerel gazeteleri Zorluoğlu’nun arkasından bakın nasıl
manşet atmışlardı:
“Van’ın gönlüne taht
kuran Zorluoğlu’na veda. O iyi insanlar güzel atlara binip gittiler. Sadece 1.5
sene görev yaptı Van ilimizde. Ama adamlığı ile, örnek yöneticiliği ile,
mükemmel devlet adamlığı farkı ile Van ilimizin dağına taşına örnek bir devlet
adamı olarak ismini altın harflerle yazdırmayı başardı. Biz Sayın Zorluoğlu’nun
Van ilimizden Büyükşehir belediye başkan adayı olmasını bekliyorduk. Ne yazık
ki kimi sevdiysek gitti.”
İşte bu manşeti attıran kayyum bir belediye başkanı, bir
valiydi.
Çünkü Zorluoğlu belediye başkanlığı görevini üstlenirken
siyasi kimlikle değil, ‘İnsanı yaşat ki
devlet yaşasın’düsturu ile hareket etti.
31 Mart belediye başkanları için yeni bir milat olmalı.
O ders kayyum belediye başkanları tarafından bütün Türkiye’ye verilmiştir.
Bugün Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da yaşanan huzur, mutluluk
ve hizmet onların eseri.