“Eğitim şart” diyoruz ama nasılını sorgulamıyoruz. Diploma
alıyoruz ama mesleğimizi yapamıyoruz. İş sahibi oluyoruz ama doğrulukla ve
hakkıyla büyüyemiyoruz. Ülkesi yararına çalışma idealinde olan insanları
siyasette ve makamlarda göremiyoruz. Sonrasında devlet kurumlarında yaşanan
yozlaşmadan, üretimden uzak ekonomiden, çevre kirliliğinden, eğitimin
eksikliğinden ve yalanla talanla iç içe olan siyasetten şikâyet ediyoruz.
Kısacası bugün önce, eğitimin bugününü, yarınını, içeriğini,
insan yetiştirmenin önemini, yetiştirdiğimiz üstün vasıflı gençlerimizin
geleceğini ve her alanda olması gereken liyakat sistemini tartışmamız
gerekiyor.
Çocuklarımızı ne kadar iyi yetiştirirsek yetiştirelim,
önlerine fırsat eşitsizliği gibi hep bir engel çıkıyor.
1 milyon 200 bin öğrencinin, geleceklerini belirleyecek olan Liselere Geçiş Sistemi (LGS) kapsamındaki ilk merkezi sınav Pandeminin gölgesinde gerçekleştirildi. Bu sınavın diğer sınavlardan farkı, 1,5 yıldır çocukların eğitime eşit şartlarda ulaşamamış olmalarıydı. Lakin bu aksaklıklar kurum yöneticileri tarafından yeteri kadar göz önüne alınmamış olmalı ki sınavın adil olmadığı tartışılıyor.
Bugün kurum ve kuruluşlara güven duyulmuyorsa, her köşe de
hukuk zafiyetinden ve eşitsizlikten bahsediliyorsa bunun nedeni; liyakatsiz insanların adamcılık ve makam
anlayışlarındandır.
Liyakat sadece, “işe uygunluk”, işin gereğini yerine
getirebilmek için gerekli bilgi ve tecrübeye sahip kişinin seçilmesi anlamına
da gelmez. Liyakat kavramı (insanın) özünde adalet, erdem gibi değerleri içinde
barındıran önemli bir değerdir.
Bu kadar önemli bir vasfı ve insani değerleri yok sayarak kurgulanan sistemin topluma ve çocuklarımıza vereceği bir gelecek olabilir mi? Sırf “güvenilir ve sadık olur” diye görev verilen ahlak yoksunu, bilgisiz ve deneyimsiz kişiler yüzünden eğitim kurumları dâhil bir çok kurum işleyişinin yavaşlayıp ve de yozlaştığını görüyoruz.
Hâlbuki liyakat devletin devamlılığını sağlayan ve insanları
mutlu kılan önemli ülke gerekliliklerinden ve de gündem başlıklarından biridir.
Demem o ki liyakati konuşmadan, yaşanılan hukuksuzluğu,
siyasetin umut olamayışını, çevre kirliğini, eğitim sistemindeki aksaklıkları
ve eşitsizlikleri konuşmak nafile.