Sizlerle bugün 8 Şubat 2009’da Ohenas Apresyan adlı bir Ermeni’nin
hatıralarından oluşan ve 1928’de ABD’de yayımlanmış olan Türkçe adı ile “İnsanlar Böyledir” adlı kitabı
okuyunca kaleme aldığım uzunca bir yazıdan birkaç bölümü paylaşmak isterim.
Bu kitabın en önemli yönü, Ermeniler tarafından Türklere karşı
işlenmiş sayısız cinayetlerin, zulüm ve gaddarlıkların ve bilhassa 1919-1920
yıllarında Ermenistan hudutları içindeki bütün Türk ve Müslüman toplumlarının
toptan yok edilmesi gibi jenosit hareketinin ve buna bizzat katılmış olan bir
Ermeninin ağzından açık ve dürüst bir şekilde anlatılmış olmasıdır.
Kitapta “Kars bölgesindeki
Amerikan Yardım Teşkilatından faydalanmasaydılar Ermeni halkının bu bölgeyi
işgal edebilecekleri şüpheliydi” diyen Apresyan; “Zaman içinde Kars’ı işgal edecek kadar Anadolu toprağının içine giren
Ermeni askerlerinin yaptığı vahşetin, kendilerine yapıldığını iddia
ettiklerinin yanında bile masum kalmıştı” dedikten sonra vahşeti bakın
nasıl dile getirmişti:
“Ağlayan
çocuğun sesini rehber alarak görünüşünden Türk ailesinin evi olduğu anlaşılan
bir ev yıkıntısının avlusuna girdim. Avlunun köşesinde ölü bir kadın yatıyordu.
Gırtlağı kesilmişti. Kadının üstünde bir yaşında bir kız çocuğu duruyor ve ölü
kadının memesinden süt emmeye çalışıyordu. Çocuğu kucağıma alıp cebimde kalmış
olan ekmek parçasını su ile ıslatıp doyurabildiğim kadar çocuğa vermeye
çalıştım.”
Şimdi, ABD Başkanı Biden’ın Ermenilere yapıldığı iddia edilen soykırım
yalanına neden sarılması gerektiğini anladınız mı?
Demek istiyorum ki; Amerika geçmişten günümüze soykırımların (Kızılderililer) ve katliamların (Vietnam, Irak vs) içinde yer almaktan
geri durmamıştır. Biden da ABD’nin bugün başkanı olduğuna göre, “hem suçlu hem güçlü” tarifine uyacak
şekilde hareket etmekten başka ne yapacaktı ki?
Kısacası ABD her zaman yaptığını ve de kendine uyanı yaptı!
MUSALLA
TAŞINDA BİLE EŞİTLİK KALMADI…
Dünya aleminde olmayan eşitliğin, gider ayak ölüm ile kondurulan
musalla taşında olduğunu hep söyler dururuz. Ama öyle güne geldik ki, iki
metrelik kefene sarılarak tabuta konulmuşların cenaze namazının kılınmasında
cemaat arasında eşitsizlik yapıyoruz.
KANAL
İSTANBUL HESABI…
Kanal İstanbul’da yabancıların hesabı; İstanbul Boğazı’nın
Montrö’sünden kurtulmak… Yerlilerinki ise; kanala nazır, yalılar,
saraylar, plazalar, şatolar, rezidanslar, grosmarketler kurmak…