Otuz yaş üstü gurbette olup da memleketini özlemeyen çok
azdır herhalde...Paylaşmayı, misafiri, komşularını seven; sohbetlerini
kıyasıya, ama nüktelerle; kırmadan, dökmeden yapan insanlar özlenmez mi hiç?
Kıyıdan zirveye kadar yemyeşil, su ve kuş sesleriyle nağmeler söyleyen o
muhteşem manzaralar belleklerden silinebilir mi? Dünyaya gözlerini açan çocuk;
önce ana kucağını, baba ocağını, kendi köyünü, bucağını, daha sonra da;
gördüğü, sorduğu, soluduğu, savunduğu kadarını vatan beller.Gerek görevim,
gerekse özlemim gereği, Türkiye’nin her yöresinde vatan kokusunu koklayabildim,
şükür... Türk ve Müslüman coğrafyaların da bir kısmına, karınca misali, su
taşıyabildim. İnsan gezdikçe, gördükçe; Allah’ın her yörede yarattığı
mucizelere tanıklık edebiliyor. Ama doğası gereği, her defasında, doğduğu
toprakları daha çok özlüyor; ata dostlarını daha çok göresi geliyor.Sözü fazla
uzatmadan, çocukluğumun toprak ve vatan kokusuna, yurdumun o güzel dokusuna
hasretimi yansıtan şiirimle sizleri selamlamak istiyorum. Allah kimseyi köksüz,
vatansız, sıladan öksüz bırakmasın…
VATAN TUTKUSU
İmeceyle yapılırdı zor işler
Ortaktı acılar, ortaktı düşler
Yürekteydi hanlar, en güzel köşkler
Yoktu ihtirasın kalpte tortusu
Umut yeşertirdi toprak kokusu
Herkes tarlasını ekip, biçerdi.
Köyünde, yaylada hayvan güderdi,
Haneler şenlikti, baca tüterdi
Ruhu temizlerdi eşsiz coşkusu
Memleketin berrak, temiz dokusu
Gösteriş yapmadan eller uzardı
Düşenler, hemen, yerden kalkardı
Kullar; kuldan değil, Hak’tan korkardı.
Herkes dünyasının gerçek yabgusu
Riyasız yansırdı, yüze duygusu.
Canlıdır, solmamış, yine de vardır.
Geçmişin özlemi; dikendir, hardır
En güzel memleket, bizim diyardır
Gözlerdeki ışık, onun muştusu
Yazılacak asra Türk’ün utkusu
Canfer der; sözümü bilenler anlar
Kökten alır suyu; Alpler, civanlar
Çözer her düğümü, dümdüz lisanlar
“Kaygıya gerek yok!”, işin doğrusu
Sönmez mahşere dek, vatan tutkusu