Şimdi grip aşısı krizi yaşanıyor. Ülkemizde 10 milyon civarında 65 yaş üstü kişi bulunmasına rağmen 2 milyona yakın doz aşı geldi. Diğer taraftan risk altında olanlar var, onlar için ise ayrı bir sıkıntı var. Millet aşıyı nereden bulacağını şaşırdı.

E-nabız uygulamasına giren şeker, kalp ve benzeri hastalıkları olanlar ile kanser tedavisi görenlerin bile aşı alamayacakları ortaya çıktı. Çok sayıda kronik hasta grip aşısı için risk grubunda değilmiş, hayret!

Gelen aşı sayısına baktığınızda ülkemizi idare edenleri, Meclis’teki vekilleri, onların yakınlarını hesaplarsak aşı bitti. Unutmadan bir de çocukları ekleyelim bu rakamlara. Diğer taraftan ilk sırada yer alan sağlık dünyasının kahramanlarını da bu hesaba katarsak aşı karaborsaya düşer.

Bugünlerin yaşanacağını bilmek gerekmez miydi, diye sormak gerek. Aşının temini için bugünleri beklemek mi gerekirdi? Vatandaş aşı için doktordan reçete yazdıracak, eczanede sıraya girecek, aşı kalırsa vurulacak ve grip olmayacak. Yazık!

KİTAP SATIŞLARINI DENETLEYEN VAR MI?

Hatırlarsınız değil mi, eğitim-öğretim başladığında evlatlarımız kitaplarını okulun ilk günü sıralarında bulacaklardı. Salgın tantanasına eğitim yaz boz tahtasına döndü. Cumhurbaşkanının bile eğitim-öğretimde istenilen seviyeye ulaşılmadığını söylemesi çok önemlidir.

Öğrencilere öyle dayatmalar yapılmaya başlandı ki, ders kitaplarının yanında ek kitaplar, yardımcı kitaplar falan filanla velilerin cepleri boşaltılıyor.

Müdür, öğretmen ve kitabevi üçgeninde yaşanan gelişmeleri milli eğitim müdürlerinin takip etmelerini öneriyorum. Vatandaşlar, “Bizlere okullardan öğretmenler ya da müdürlerin ‘şu kitapları, şu kitabevinden alacaksınız’ diye yönlendirmeleri oluyor. Anlaşılmaz bir durum var, Milli Eğitim Bakanlığı’nın önerdiği ve okutulmasını istediği kitaplar yetersiz mi de bizlere ek masraflar yaptırılarak tekrar kitap aldırılıyor?

Burada bir yanlış ya da bir düzen var. 4-5 kitap alıyorsun 500-600 lira ödüyorsun. Kim kime ne kazandırıyor anlamadık gitti. Her yıl değişen müfredat nedeniyle alınması istenen kitaplar da değişiyor. Yok mu bu kitap israfını denetleyen” diyorlar. İnanıyorum ki bu üçgende olanlar duymaz ama Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan vatandaşın sesini duyuyor.

BU KADARINA DA PES DOĞRUSU

Müslümanlık ya da Müslümanım diyen bazı tiplerin öyle söylemlerine şahit oluyoruz ki, adama pes dedirtiyor. Gazeteci Bekir Coşkun vefat etti, ebediyete uğurlandı. Ölen bir insanın arkasından Rasim Bolbol isimli bir zat, ‘Bekir’e pamuğu tıkadılar’ diyecek kadar küçülmüş.

Merhum Coşkun’a pamuğu tıkadılar diyelim, senin neren rahatladı be adam, o pamuğu sana da tıkayacaklarını unutma. Yalan dünyadan göçüp Yüce Rabbim’in huzuruna giden biri için Müslüman’ın ağzına, imanına ve ahlakına yakışmayan bu laflar hiç ama hiç şık olmadı Bolbol.

Yüce dinimiz, “Ölen ya hayırla anılacak ya iyiliği konuşulacak ya da ebediyen susulacaktır. Allah’a ve ahirete imanı olanın başka bir söylem ve eylem içinde olması mümkün değildir” diye buyurur. Şimdi bu sözlerden sonra seni nasıl değerlendirmek gerekir Bolbol?

Dinim ve Müslümanlık hakkında ebediyete göçmüş kişiler hakkında yorumlarda bulunup gıybet yapmak gibi bir rolü üstlenip, “Peygamberimiz (sav) ‘Ölülerinizin iyiliklerini anlatınız, kötülüklerini anmayınız’ buyuruyor” diyeceksiniz... Sonrasında kalkıp her türlü sözü söylenmesi ne kadar doğru? Unutmayın bu kişilerin de aileleri var, tıpkı sizlerin olduğu gibi.

Herkes ahirette hesabını verecektir. Dinimizde imanın şartlarından biri de ahirete imandır. Bütün insanlık dünyada yaptıklarının hesabını ahirette verecektir. Kötülüklerine karşı ceza, iyiliklerine karşı da mükâfat alacaktır. Son söz, almayın kimsenin ahını, çıkar aheste aheste.