SON DAKİKA



Haber > Köşe Yazıları > Gol atmak ''Neden kabus'' muş?

Gol atmak ''Neden kabus'' muş?

21 Ekim 2016 Cuma - 10:25








Gol, futbol literatüründe sevilen bir terim. Nedeni ise “olmazsa olmaz” niteliğindendir. Gol olmayınca galibiyet olmaz, galibiyet olmayınca sevinç olmaz, sevinç olmayınca şehirde huzur, keyif, neşe  olmuyor. Olmaz yani gol olmayınca hiçbir şey olmuyor futbolda.

Peki bunca çalış, çabala, koş, koştur gaye ne? Rakip kaleye gol atmak. İdmanlarda çalış, idman sonrası çalış, beyinle çalış, rüyada çalış... gol yok ise hiçbir şey yok. O zaman gol olmalı... Olmalı da nasıl olmalı?

Bu meret öyle bir şey ki herkes bunu yapmak ister ama golcü olmaya, gol atmaya da bilek ister. Bilek ister dedik ya... hah işte orada kal. Bilekle değil de dilekle oluyor. Nasıl oluyormuş bu iş dilekle? Şöyle... kafa ile, yürek ile, beyin ile, mantık ile de, bir de en önemlisi yetenek ile. Bu meret, yani gol atma işi vallahi yetenektir. Bu yetenek herkese mahsus değil. Bir his, bir kabiliyet, beklenti, görüş, soğuk kanlılık, uyanıklık, basiret ürünü. Ha, bazen gözün kapalı da vurduğun zaman sen görmesen de gol oluyor.

Hem de köşeden gidip giriyor ne kaleci görüyor topu ne de topa vuran görüyor topu. Girecek olan giriyor. Fakat ustaları için öyle değil. Yani gol ustalarından bahsediyorum. Onlar var ya... ah onlar! En zor ve sıkışık pozisyonda kalecinin hareketlerini dahi tilki gibi kollarlar, kalenin boş yerini kurnazca gözlerinin ucu ile saniyenin onda biri zaman içerisinde görüp topu oraya iti verirler.

Bu idmanlarda çalışmakla kazanılmaz. Vuruşu, topu itişi, topa dokunuşu bu adamların çok farklı. Farklı... zira senin benim vurduğum gibi vurmazlar. Dedik ya kaleye bakarlar, kaleciye bakarlar. Siz nafile bakmayın, göremezsiniz. Bu ayrı bir Allah vergisi haslettir. Görmek de öyle. Bakmak başka, görmek başkadır. Herkes bakar da herkes göremez. Görmek için de yetenek gerekir. Göz hassasiyeti. Ben vururum karavana, o vurur cup diye kalecinin kör tarafından girer. İtina etse de etmese de girer. Çünkü onun ayakları bu sanata, şu gol denen merete ayarlıdır.


Sen çık idmanda bin kez kaleye şut at. I ıh... nafile. Evet şut atmayı, topa vurmayı, top tekniğini, şut basıncını ve şiddetini arttırabilirisin. Fakat o maç esnasında, o heyecanda, o gürültüde, o ambiyansta ve o kargaşada, işte o anda topu o boşluğa vurmak veya bırakmak var ya... öffff... Ayrı bir yetenek... Allah vergisi. İşte bakın son maçımıza. Kaç kez topa vuruldu, kaleye itildi? Oyunumuz, Allah için iyi idi. Çalış, çabala, koş, pas yap... tamam da; kaleye atılan toplara bakın , “Kaleciyi meşhur ettiler”, neden?

E hep kalecinin ayağına, kıçına, kafasına ve planjon yapabileceği yere atıldı top. Peki ya bilinçli vurabilselerdi? Boş tarafa, kalecinin ters tarafına, hareket ettiği yönün tersine. Yani bilerek ve görerek(!) İşte o zaman gol atmak “Kâbus olmaz”, “Kaleci meşhur olmaz”dı, sevinirdik, şehir neşe bulur, idmanlardaki çalışmalar da gürültüye gitmezdi. Ne dedik? Yetenek, bilgi, soğuk kanlılık ve basiret işidir. Şans da var da... basiret işi. İnşallah bu hafta hırsımızı Galatasaray’dan çıkartırız. Olmaz mı? Geçen haftaki futbolla olur, olmaz diye bir şey yok. Hadiyin bakalım.

Beğendim
0
Sevdim
0
Beğenmedim
0
Üzgün
0
İnanılmaz
0

VİDEO

SON DAKİKA

ÇOK OKUNANLAR

© 2020 www.karadenizgazete.com.tr | Karadeniz Gazetesi bir Güçlü Ticari Ve Sınai Ürünler Pazarlama Ticaret Ve Sanayi Anonim Şirketi ‘dir.

Giriş Yap