// Karadeniz ÖZEL // Emin SARAÇ // Türkiye’de gittikçe derinleşen ekonomik krizin en etkin alanlarından biridir gıda sektörü. Halbuki insanın en temel ihtiyaçlarının başında gelen bu sektörün krizden bu denli etkilenmesinin hiç kuşkusuz en büyük suçlusu devlet büyüklerimizdir. Hep söylenir ya ‘önce üretim ve üretimi teşvik’ diye, ee nerede bu sözün karşılığı? Neden üretime değil de tüketime teşvik ediliyoruz? Semt pazarlarını gezdiğimiz de artık elimizde kalan son gıda üretimlerinin de yavaş yavaş yok olduğuna şahit olduk. Ve ne hazindir ki iğne atsan yere düşmeyen semt pazarlarının tenhalığına da bir o kadar şaştık kaldık.

ACİL ÇÖZÜM BEKLİYORUZ

Hayat pahalılığından dert yanan ismini vermek istemeyen bir esnaf teyzemiz, “İşler durgun.  Pahalılıktan kimse gelmiyor pazara. Devletimiz yeterince okullar, hastaneler yaptı. Yollara, kaldırımlara da bir o kadar yatırım yapıldı ama nedense insana yatırım yapılmıyor. Şimdi sıra insana yatırım yapmakta. Bu pahalılığı düşürsünler. Hem bizim gibi üreten zorlanmasın hem de vatandaşımız rahat bir nefes alsın. Yetkililerden acilen bir çözüm bekliyoruz” dedi.

ALIM GÜCÜ YOK

Tarım ülkesinde yaşıyoruz, mevsimi geldiği halde halen pahalılık devam ediyor diyen Mehmet Bey ise, “Nereye kadar gidecek bilmiyorum. Bir tüp 320 lira olmuş. Mazotun litre fiyatı malumunuz. Eskiden 3-5 kilo aldığımız domatesi şimdi 1 kilo zorla alıyoruz. Git gide de kötüye gidiyor durum. Hükümet bir takım önlemler alıyor ama yeterli olmuyor. Bunun en büyük örneği KDV indirimidir. Şimdi marketlere girdiğimizde ürünlere bakıyorum dün ve bugün arasında fiyat farkı var. Nasıl oluyor bu? Semt pazarları daha uygun oluyordu ama son zamanlarda buralarda aynı. Milletin alım gücü yok ki alsın” şeklinde konuştu.