CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 'Andımızın ilköğretimde kaldırılmasını eleştirerek, Demokrasi kılıfı içinde andımızı da kaldırdılar' dedi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Andımızın ilköğretimde kaldırılmasını eleştirerek, Demokrasi kılıfı içinde andımızı da kaldırdılar. Ne öğretiyorlar çocuklara? Doğruluğu öğretiyorlar. Doğruyum dediniz de ne oldu? Gitti yolsuzluk yaptı. Kendisini tanımlıyor aslında dedi.CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM Grup Toplantısında yaptığı konuşmada; Türkiyenin hangi koşullarda olduğunu, hangi koşullarda mücadele ettiğimizi üç aşağı beş yukarı hepimiz biliyoruz. Yeni bir anlayışı egemen olmaya çalışıyoruz. Hiç kimsenin farklılıklardan ötürü partiyi bırakıp gitmesine istemiyoruz. Herkes bu çatının altında olmalı. Seçimlerde de aynı şeyi söyledik. CHP varsa herkes için var demektir. Çünkü CHP; demokrasinin güvencesidir, varlığımızın güvencesidir, çocuklarımızın güvencesidir, sanayicinin güvencesidir, çiftçinin güvencesidir, demokrasinin güvencesidir. Bizim bölünme lüksümüz yok, beraber olmak zorundayız. Beraber mücadele etmek zorundayız dedi.11 yıldır ülkeyi 1 kişi yönetiyor, bir parti değil. Her şey onun iki dudağı arasına kilitlenmiş durumda diyen Kılıçdaroğlu, Demokrasi 11 yılda büyük bir açık bırakmıştır.
Ciddi bir demokrasi açığımız var. Bunu telafi etmemiz, gidermemiz lazım. Bize bir görev düşüyor. Onun için bizim bir arada olmamız gerekiyor şeklinde konuştu.Ülkelerin demokrasi karnesi belirlenirken 5 parametreden yola çıkıldığını anlatan Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:Türkiyede de yapılıyor bu. 2012 karnemiz şu; Türkiye, dünya ülkeleri arasında 88. sırada. Demokrasiyi melez demokrasi olarak tanımlıyorlar. Yani bizim ülkemizde demokrasi yok. Uluslararası kuruluşların bizim için öngördüğü kural budur. Kusurlu bir demokrasi, eksik bir demokrasi, yurttaşına güven duymayan bir demokrasimiz var. Şunu bütün içtenliğimle ifade etmek isterim, demokrasimiz tehlikededir. Çocuklarımıza özgürlüğü sınırsız bir yaşam sunmalıyız. Demokrasisi güvence altına alınmış bir hukuk sunmalıyız. Ama gittikçe zemin kaybeden bir yapımız var. Bu yapıyı pompalayan, besleyen 12 Eylülün çıkardığı darbe hukukudur. Darbe yasalarının Türkiyeye getirdiği böyle bir olumsuz tablo var. Darbe yasalarına karşı bizim ciddi mücadele vermemiz gerekiyor. Ama bu yasaların savunucu bugünkü iktidardır, Ben bu yasaları savunuyorum ve bu yasalara bağlı kalacağım demektedir. Zaman zaman sıkıştığında bunları biz getirmedik diyor. Sen getirmedin ama sen sahipleniyorsun. Sen sahipleniyorsan senin getirip getirmemen önemli değildir. Biz, hem demokrasi tehlikede diyeceğiz hem ayrışacağız. Öyle bir lüksümüz yok. Demokrasi tehlikedeyse ayrışmayacağız, güçlerimizi birleştireceğiz ve demokrasimizi güçlenmesi için çaba harcayacağız. Bize düşen, partilere düşen, ülkesini seven yurttaşlara düşen temel görev budur. Bunlar demokrasiyi tramvaya benzeterek yola çıktılar. Amacımız demokrasi değildir diyerek yola çıktılar ve güçlendiler. Dini siyasette kullandılar, etnik kimliği siyasette kullandılar. Bugün Türkiyeyi ciddi bir ayrışma noktasına getirdiler.
Her siyasetçinin düşüncelerini özgürce ifade etmesinden yana olduklarını dile getiren Kılıçdaroğlu, Düşüncelerini ifade etme özgürlüğünün sınırlandırılmasını da istemeyiz. Ama istediğimiz de bir kural var. Siyasetçi halkına doğruları söylemeli. Eğer doğruları söylemeyip halkını kandırıyorsa o zaman demokrasinin önünde ciddi bir engel var demektir. Neden? Eğer doğruları söylememeyi güçlü bir medya aracılığıyla, geniş bir kitlelere aktarıyorsa ciddi bir sorunumuz var demektir ifadelerini kullandı.
Sık sık kullandığım cümle var; Yalancıdan Başbakan olmaz ifadesini kullanan Kılıçdaroğlu, 30 Eylülde bir paket açıkladılar. Güzel ambalajladılar, kılıfını güzel hazırladılar, adına Demokrasi Paketi dediler ve milletin önüne koydular. Konulan paketin demokrasiyle ilgili olmadığını, demokrasiyle bu paketin yan yana getirilmesinin ciddi bir ayrım olduğunu ifade ettik. Demokrasi kılıfı içinde andımızı da kaldırdılar. Neymiş, bu, soğuk savaş dönemlerinin andıymış, 1933te yazılmış. Birinci yalan, 1933te soğuk savaş diye bir kavram bile yoktu. İkinci büyük yalan, çocukları formatlıyorlar bununla. Ne öğretiyorlar çocuklara? Doğruluğu öğretiyorlar. Doğruyum dediniz de ne oldu? Gitti yolsuzluk yaptı. Kendisini tanımlıyor aslında. İlköğrenimin ne olduğunu bilmiyor. İlköğrenimde çocuklara birlikte olmak öğretilir, beraber olma öğretilir. Özelliği budur. Ayrışma değil, beraber olmanın kuralları öğretilir. Ne öğretilir? Kırmızı ışıkta duracaksın denilir ilköğrenim öğrencisine. Onul inancı, kimliği, rengi dini hiç önemli değil. Ama kırmızı ışıkta durmayı öğrenecektir orada. Allah aşkına çocuğa doğruyum demeyi öğretmek ne zamandan beri formatlamak oldu. Çocuğun çalışkanım demesiyle ne alıp veremediğiniz var? Ama asıl yasaklamak istediği şu; Türküm. Bunu söyleyemiyor
MİLLİ İRADE DİYORUZ, MİLLİ İRADENİN SEÇTİĞİ MİLLETVEKİLLERİNİN HAPİSTE NE İŞİ VAR?"
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Milli irade diyoruz, milli iradenin seçtiği milletvekillerinin hapiste ne işi var? Sen milletvekili olamıyordun, savcılıktan temiz kağıdı bile alamıyordun, önün açıldı demokrasi adına, şimdi geldin demokrasiye ihanet ediyorsun. Seni seçen oylar milli irade de, onları seçen oylar gayri milli irade mi? dedi.
TBMMde CHP Grup Toplantısında Genel Başkan Kılıçdaroğlunun konuşmasında önce partiye yeni katılan 5 üyeye rozetleri takıldı. Başbakanın andımızı kaldırmasındaki asıl amacının Türküm sözünü yasaklamak olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, Bir sürü kılıf uyduruyor, yahu yiğit adam ol, neyi yasaklamak istiyorsan çık milletin önüne çık söyle. O zaman 1933lerden kaldı diyor bu, İstiklal Marşı ne zamandan kaldı. Ne ilgisi var bununla. Bu gerçekleri bütün yurttaşlarımın bilmesini istiyorum. Halkına yalan söyleyen bir Başbakandan o topluma yarar gelmez. Gencecik çocuklara kininizi unutmayın diye mesaj veriyorsun. Bizim önümüze konulan paket bizim anladığımız anlamda bir demokrasi paketi değil. Seçime gidiyoruz, AK Partinin seçim paketidir bu diye konuştu.
SENİ SEÇEN OYLAR MİLLİ İRADE DE, ONLARI SEÇEN OYLAR GAYRİ MİLLİ İRADE Mİ?
Yargı bağımsızlığına her zaman destek verdiklerini belirten Kılıçdaroğlu, Yargı bağımsızlığını getiriyorsan bir varız, her türlü desteği vermeye hazırız, pakette böyle bir şey yok. Yargı siyasi otoritenin emrinde. O zaman bu pakete Demokrasi Paketi denemez. Yargının bağımsızlığını yitirdiğinin en somut örneği Deniz Feneri Davasıdır. Kurban paralarını, zekat paralarını yiyenlerin sırtı sıvazlandı. Yargının bağımsız olmadığı bir ülkede demokrasi olamaz. Gezi Parkı eylemleri olaylarında savcılar dava açıyorlar, AK Parti İstanbul İl Başkanı savcılığa müracaat ediyor Gezi davasından bir fotokopi ver diyor. Bu konuda HSYK bir şey yaptı mı henüz bilmiyoruz. Demokrasilerde özel yetkili mahkeme olmaz, özel görevli mahkeme olmaz, sıkıyı yönetim mahkemesi, DGM olmaz. Çağdaş demokrasi mi istiyorsun gel özel yetkili mahkemeleri kaldıralım. Hayır diyor. Türkiye kirlilikten arınacaksa yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı ile arınır. 17 yaşındaki Erdal Erenin yaşını büyüttüler ve yine mahkeme kararı ile idam ettiler. Buna siz mahkeme mi diyorsunuz. Milli irade diyoruz, milli iradenin seçtiği milletvekillerinin hapiste ne işi var. Sen milletvekili olamıyordun, savcılıktan temiz kağıdı bile alamıyordun, önün açıldı demokrasi adına, şimdi geldin demokrasiye ihanet ediyorsun. Seni seçen oylar milli irade de, onları seçen oylar gayri milli irade mi? şeklinde konuştu.
SİZ DARBE ANAYASASININ GERİSİNE DÜŞMÜŞSÜNÜZ
Demokratikleşme Paketine yönelik eleştirilerini sürdüren Kılıçdaroğlu, Özellikle aydınlar, hep bardağın dolu tarafını görmeye alışkın olan aydınlar, aydın denilen kişi bardağın boş tarafını gören kişidir. Düşünceyi açıklamanın özgürleştirildiği bir düzenleme var mı bu pakette? Aydınlar, yazarlar, gazeteciler, akademisyenler hapiste, demokrasi geliyor mu, bunlar tahliye olacak mı? hayır olmayacak. Kalem tutan ile elinde silah tutanı aynı kefeye koyarsanız böyle bir tablo ortaya çıkar. Siz darbe anayasasının gerisine düşmüşsünüz. Paketin adı birilerine göre demokrasi paketi, hiç ilgisi yok. Uluslararası af örgütü var, en son raporlarını yayınladılar Gezi Parkı olayları dolayısıyla, raporun konusu Gezi Parkı eylemleri, Türkiyede toplanma özgürlüğü hakkı şiddet kullanarak engelleniyor. Polisin yaygın ve sistematik bir şekilde şiddet uygulamasına rağmen yetkililer polisin müdahalesini övmeye devam ediyor. şeklinde konuştu.
DARBECİLER YAPTI DARBECİLER SAHİP ÇIKIYOR
Mevcut Seçim Yasasını değerlendiren Kılıçdaroğlu, Tutuklu öğrenci ayıbı, Adalet Bakanının yaptığı açıklama, 2 bin 776 öğrenci şuanda hapishanelerde. Bu pakette bunu engellemeye yönelik bir düzenleme var mı? 7 milletvekili hapiste, halkın oyları ile seçildiler, bunların serbest bırakılmasına ilişkin bir düzenleme yok. Hapishaneler artık doldu taşıyor, 2003-2013 arasında 5 bin 600 işkence vakası var. Sıkı yönetimde bile bu kadar olmamıştı. Asıl üzerinde duracağımız nokta yüzde 10 seçim barajını kim getirdi, Kenan Evren ve arkadaşları. Şimdi önümüze 3 seçenek getiriyorlar. 2002de yüzde 34 oya karşın yüzde 66 parlamento egemenliğine sahip olmuşlardı, 178 milletvekili fazladan çıkarttılar. 2007de 83 milletvekili fazladan çıkarttılar, 2011de 57 milletvekili. Son seçimde bizim 33 milletvekilimiz AK Parti sıralarında. Aldığımız oyun karşılığı milletvekilini çıkartamadık. Kim yaptı bunu? darbeciler, kim sahip çıkıyor? yine darbeciler, yani Recep Tayyip Erdoğan ve arkadaşları ifadelerini kullandı.
SİZ TEK PARTİ DEVLETİ OLUŞTURDUNUZ
Faili meçhulleri aydınlatacak, zaman aşımını kaldıracak bir düzenleme yok. 10 yılda 121 faili cinayet var, başta Hrant Dink olayı. Yine bu dönemde sıkı yönetim dönemlerinde olmayan uygulamalara başvuruldu, gizli tanık. Nerede ipten kopan adam varsa gizli tanık yaptılar. Yargıyı baskı altına alan, yönlendiren ve şekillendiren bir uygulama. Bunu kaldıran bir düzenleme de yok. Basın özgürlüğü demokrasinin olmazsa olmazıdır, basın özgürlüğü ile ilgili olarak bir düzenleme de yok. Herhangi bir gazeteye TMSF ile el koyabilirsiniz, bütün yandaşlarınızı ortaya koyabilirsiniz ve sabahtan akşama kadar ana muhalefet partisi hakkında yayın yapabilirler. YÖKü kaldırma konusunda iktidarın bir önerisi yok. Yurt dışında çalışan işçilerimiz, çalışanlarımız var, o insanlar oy kullanıyorlar, onların TBMMde temsilcileri yok. Niye, demokrasi sadece bizim için mi, o insanlarımız için de demokrasi yok mu? Yurt dışında çalışan işçilerimizin parlamentoda temsilcileri olsun. Demokrasilerde devlet halkın denetimine açılır, halk devleti denetler. Bizde tam tersi, devletin halkın üzerinde baskı var. Demokrasilerde halkın denetimi önemli, devleti demokratikleştirdiğiniz zaman o ülkeye demokrasi gelir. Siz tek parti devleti oluşturdunuz açıklamasında bulundu.
ESKİŞEHİR VALİSİNE ELEŞTİRİ
Eskişehirde yaşanan olaylara da değinen Kılıçdaroğlu, Eskişehir Valisinin görevden alınması gerektiğini söyleyerek, Eskişehirde genç bir çocuğumuz sopalarla ve tekmelerle öldürüldü, sonradan görüntüler bulundu. Ertesi günü sözde bir Vali, Eskişehir Valisi, Vali demek için elli dereden su geçirmek lazım, bazı gruplar arkadaşlarına zarar verir ve sonrada onu hükümetin üzerlerine atarlar diyor. Gencecik çocuğu arkadaşlarının öldürdüğünü söylüyor. Olaylar ortaya çıktı, görüntüler ortaya çıktı, sözde Vali bir özür bile demedi, olayı ortaya çıkartan gazeteciye bir e-posta ile sitemini gönderdi, Oğlum İsmail yine rahat durmuyorsun, bir daha aynı şekilde yorum yaparak bu konuyu işlersen en adi ve şerefsizsin diyor. Bu sözler bu devletin Valisine ait. Recep Tayyip Erdoğanın valisine ait. Bunu söyleyen bir Vali asla o koltukta 1 saat bile oturamaz. Recep Tayyip Erdoğan ne dedi, Sayın Vali iyi bir arkadaşımızdır dedi. Bizde güzel bir atasözü var, Arkadaşını söyle kim olduğunu söyleyeyim dedi.