SON DAKİKA



Haber > Gündem > Park cezası ve Mimar Sinan

Park cezası ve Mimar Sinan

01 Temmuz 2017 Cumartesi - 10:30








Ömer Dayı, bir Ankara seyahatimde, Kocatepe Camii’nin hemen yanındaki küçük parkta tanıdığım ilginç bir karakterdi. Arabasıyla gelip beni alacak olan arkadaşım, kaldığım otelin bulunduğu sokakta trafik tek yönde aktığı için, hemen yukarıda bulunan parka çıkmamı istemişti. Tahmin ettiğimden çok daha yakın olduğu için, beklediğimden erken parka varmıştım ve bir hayli vaktim vardı. Parkta rastladığım Ömer Dayı’nın yanına yığınak yaptığı gazetelerden birini istemiş, karşısındaki banka oturarak hızlı hızlı okumaya başlamıştım. 

“Ben aslında tarih okurum ama tarih gece okunuyor be evlat!” diye söze başladı Ömer Dayı. Bir makinalı tüfek edasıyla tarihle ilgili şeyler anlatıp bugünle ilişkilendiriyordu. Öte yandan benim migrenim konuşma hevesimi büyük ölçüde baltalıyor, daha çok -biraz da zorunlu olarak- dinleyici olmamı sağlıyordu. Hemen önümüzde duran arabadan inen genç çocuk kurtarıcım oldu. Hemen önümüze park etmişti. “Burada hemen ceza yazarlar genç” dedi Ömer Dayı. “Bir şey olmaz dayı, bak işine!” diye cevap verdi genç çocuk.

“Sürekli polis gezer burada oğlum, yazık günah!” diye üsteledi Ömer Dayı. “Bu arabaya ceza yazmak cesaret ister!” dedi, gülümsedi ve gitti genç delikanlı.  Kısa süren bir sessizlikten sonra, “Biliyor musun?” diye yeniden söze başladı Ömer Dayı. “Kanuni zamanında İstanbul’da çok ciddi bir su sorunu baş göstermiş. Bir gün Kanuni mimarbaşı Sinan’ı çağırmış ve durumu anlatıp çözüm istemiş. Sinan, Kanuni’yi dinlemiş, zaman istemiş ve gitmiş. İstanbul’un bütün derelerini incelemiş. Bir proje ile geri gelip Kanuni’ye sorunu çözebileceğini ama bunun çok pahalı bir proje olduğunu söylemiş. Kanuni maliyeti kabul etmiş. Sinan, dahiyane bir proje ile 40 dereden gelen suyu birleştirmiş ve şehre getirmiş. Su sorunu çözülünce elbette herkes çok mutlu olmuş. Kanuni hemen bir ferman yayınlamış ve suyun kamu malı olduğunu, dikkatli kullanılması gerektiğini, hiç kimsenin evine su çekemeyeceğini bildirmiş. Yalnızca bir istisna ile, bir ödül olarak, sadece Mimar Sinan’ın evine su götüren bir kanal yapılmasına izin vermiş!” Can kulağı ile dinliyordum.

“Sonra” diye devam etti Ömer Dayı; “Sinan müthiş hizmetlerden sonra, neredeyse bir asırlık olmuş. Sinan iyice yaşlandığında bu dünyada ne Kanuni kalmış ne de Sinan’ın mimarlığı... Artık evinde kendi halinde bir ihtiyarken, günün birinde kapısı çalınmış. Bir görevli onu padişahın huzuruna çağırıyormuş. Sinan heyecanla huzura çıkmış. Padişah, Kanuni’nin aksi yönde fermanı bulunmasına rağmen, Sinan’ın hangi cüretle evine su çektiğini sormuş. Sinan bu durumun Kanuni’nin bir jesti olduğunu söylediyse de kimseyi inandıramamış. Uzun yıllar verdiği hizmetlerin hatırına affedilerek padişah tarafından huzurdan gönderilmiş ve evinin suyu kesilmiş! Sonra da rivayet odur ki, Sinan kendisine yapılan bu haksızlığı gururuna yedirememiş, hayata küsmüş ve kahrından ölmüş!”  Elimdeki gazeteyi Ömer Dayı’nın yanına bırakarak tekrar yerime geçtim. O sırada aramızdan geçen herkese, TV’de İlber Hoca’yı seyrederken önümde oynayarak görüşümü engelleyen komşu çocuğu muamelesi yapıyordum. “Bak oğlum!” diye devam etti Ömer Dayı...

“İstanbul’u suya boğan Mimar Sinan’ın susuzluktan öldüğü bir dünyada, ne arabana, ne babana, ne de sana gücünü veren her ne ise ona fazla güvenme!” Arkadaşım geldiğinde Ömer Dayı ile vedalaşıp arabaya bindim. “Niye gülümsüyorsun?” diye sordu arkadaşım. “Az önce” diye söze başladım; “Mimar Sinan’dan özel ders aldım!” 


Beğendim
0
Sevdim
0
Beğenmedim
0
Üzgün
0
İnanılmaz
0

VİDEO

SON DAKİKA

ÇOK OKUNANLAR

© 2020 www.karadenizgazete.com.tr | Karadeniz Gazetesi bir Güçlü Ticari Ve Sınai Ürünler Pazarlama Ticaret Ve Sanayi Anonim Şirketi ‘dir.

Giriş Yap