Bugünü ve 1 Kasım’ı saymazsak seçime tam on iki gün kaldı... O kadar... Seçilecekler ve seçecekler için seçimle ilgili söylenebilecek tek anlamlı gerçek ve heyecan işte bu kadar. Tüm Türkiye 1 Kasım’da gidip oyunu kullanacak ve saat 17.00’de sandıkların açılmasını bekleyecek. O da heyecandan değil meraktan. Aslında çok da merak edilecek bir sonucu kimse beklemiyor. Türkiye’de son dönemde yaşananlar siyasete olan inancı ve beklentileri neredeyse yok etti diyebiliriz...

Beklenen ve malum sonuç; yine yeni dönemde dört partili bir meclis ve koalisyondan başka bir şey olmayacak gibi. 7 Haziran seçimlerinden umduklarını bulamayanlar, geçen süreçte çok fazla bir şeyi değiştiremediler. Bütün göstergeler de açıkça bu yönde... İşin tek sevindirici yanı; bu kaçınılmaz sonucu şimdilik herkesin kabullenmiş olmasıdır. 7 Haziran seçimleri sonrası oluşan tabloyu ve koalisyon sonucunu kabul edilemez görenler, 1 Kasım sonrası oluşacak tabloda koalisyona artık o kadar soğuk bakmıyorlar. Hatta şimdiden olası koalisyon formüllerini bile dile getirerek kapıları açık bırakıyorlar... Olması gereken de bu...

Sürekli tartışma ve gerginlik ortamı ülkeye zarar vermekten başka bir işe yaramıyor. Beklenen ve malum seçim sonuçları sonrası; olası koalisyon çözümleriyle devletin devamlılığı sağlanmalı ve çok da kısa olmayan makul bir süreç sonucunda yenilenmiş ve güçlenmiş olarak yeni bir başlangıç yapılmalı. Hataların ve politikaların gözden geçirilebilmesi, siyaset müessesesine güvenin yeniden tesis edilebilmesi ve daha güçlü bir Türkiye için bu süreci yaşamak ve atlatmaktan başka çare de yok gibi... Her ne kadar yine bize dayatılanları onaylayacağımız bir seçim olsa da; demokrasiye ve bu ülkeye olan inancımızı kaybetmeden, vatandaşlık görevimizi yerine getirmeli ve sandığa giderek oyumuzu kullanmalıyız. Milletçe atlatmak zorunda olduğumuz çok zor bir süreçten geçiyoruz. Bu zor günleri de atlatacağımıza olan inancımızı yitirmemeliyiz...