MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli iktidara gelmeleri durumdan iktidardan hesap soracaklarını söyledi.
Başbakan Erdoğan'a seslenen Bahçeli, "'Bugün için kendini kurtarabilirsin. Ama Cenabı Allah lütfedip MHP iktidar olduğunda bütün bunların hepsini masanın üstüne kor, yedi sülalenden bunun hesabını sorar. Yüce Divan'a gitmekten başka çıkış yolunuz olmaz" dedi.
Seçim çalışmaları için geldiği Kırşehirin Kaman İlçesi'nde 9 davul ve 8 zurnadan oluşan 'Abdallar Topluluğunun çaldığı mehter marşıyla karşılanan Bahçeli ilk olarak belediyeyi ziyaret etti. Belediye Başkan ve MHP başkan adayı Erhan Talu ile bir süre görüşen Bahçeli, daha sonra belediye önünde kurulan platformdan halka seslendi.
Türkiyeyi il il dolaşarak 30 Martta yapılacak yerel seçimlerin önemini anlattığını kaydeden Bahçeli, vatandaşlardan 30 Mart pazar günü yapılacak yerel seçimlerde mutlaka sandığa gitmesini istedi. Bahçeli, "Sandığa giderek yüksek katılımla milli iradeyi orada oluşturmalısınız. Mazeret öne sürerek sandığa gitmemek, bu başlangıcı engelleyebilir. Hepimiz sandığa gitmeyi başarmalı, vicdanen muhasebemizi yaparak, gelişmeleri bilerek ve anlayarak tercihlerimizi ortaya koymalıyız" dedi.
'BAŞBAKAN ŞIMARMIŞTIR, DİKTATÖR OLMAYA HEVES ETMİŞTİR'
Konuşmasında AK Parti ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğanı hedef alan Bahçeli, şöyle devam etti: "Ülkemiz 11 yılı aşkın süredir Adalet ve Kalkınma partisi tarafından yönetilmekte. Yasamızda bildiğiniz gibi 3 kuvvetler ayrımı var. Bunlardan biri Yasama, yani TBMM, diğeri yürütme yani Hükümet, üçüncüsü ise yargıdır. Dolayısıyla kuvvetler ayrımıyla demokratik hayatımızı ve rejimimizi ayakta tutmaya gayret gösteriyoruz. İktidar düşünün ki, birinde yakın siyasi tarihimizde görülmeyen çoğunlukla TBMMde temsil ediliyor. Sayının büyüklüğü, tek başına iktidar olmanın ve hükümet kurmanın da yetkisini veriyor. Adalet ve Kalkınma Partisi, bu nedenle yasama ve yürütmede bulunuyor. Yani kuvvetler ayrılığının iki kuvvetinde Adalet ve Kalkınma Partisi egemen bulunuyor. Öte yandan Yargıtay. Yargıtay ise bağımsız ve tarafsız olmak durumundadır. Yasama ve yürütmede bulunan ve tek başına İktidarı denetlemek, uygulamaları üzerinde adaletli davranışı sergilemek ve Türkiyeyi daha huzurlu güvenli durumda bulundurmak için önemli yetkisi bulunmakta.
Adalet ve Kalkınma Partisinin bu 3 dönem, en sonunda da yüzde 51 millet iradesiyle 326 milletvekili ile mecliste bulunması, ardından üçüncü hükümeti kurması Recep Tayyip Erdoğanı şaşırtmıştır. Erdoğan, milletimizin bu tercihini yanlış anlamıştır. Halkın, çok kısa sürede kurulmuş siyasi partiyi kuruluşundan kısa süre sonra iktidara taşımasını anlamamış kerameti kendinde görmüştür. Ne işçinin, ne çiftçinin, ne emeklinin, ne memurun meselesi Erdoğanın gündeminde yok. O kendi kendine diyor ki, 'Ben hem yasamada hem yürütme de varım.' Her zaman tekrarladığı gibi 'Yüzde 51 halk desteğine sahibim öyleyse benim' diyor. Herşeyi kendisine bağlıyor. 2002den bu yana ne varsa, ne yapılmışsa iktidar tarafından kendisinin talimatlarıyla, kedisinin zekası, kabiliyeti, yönlendirmesiyle yapıldığı iddiasını taşıyor. 90 yıllık Cumhuriyetimizi son 10 yılı ona göre var, 80 yılı ise hiç gözükmüyor. Halkın yüzde 51i var yüzde 49u yok farzediliyor. Böyle güç sahibi olmak, onu daha da hırslandırıyor, daha da kibirlendiriyor. 'Ben neymişim' diyor. O zaman yargıya gözünü dikiyor. 'Madem ki yasama, yürütme benim, öyleyse yargıyı da yanıma almalıyım.' O nedenle bağımsız ve tarafsız yargının üzerinde siyasallaştırma çalışmalarını yürütüyor, AKPleştirmeye çalışıyor. Dolayısıyla yasama ve yürütmedeki faaliyetlerini denetim altına almak isteyen, birgün gelir bunun hesabını verir korkusunu şimdiden önlemek için yargıyı da yanına almaya çalışıyor. Bunun için 2010 yılında 28 maddelik Anayasa değişikliği ile, 2 gizli gündemi ortaya koymuş. Biri Anayasa Mahkemesinin yapısı ve sayısıyla işlevinin yaygınlaştırılması, ikincisi ise Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulunu kurdurmak suretiyle iktidar ağırlığını hissettirmesidir. Bütün bunlarla yola devam eden AKP ve tek adamı konumunda olan Recep Tayyip Erdoğan, şimdi de basın ve medya ya yoğunlaştı. Hem yandaş medya kurduruyor, hem de baskı yoluyla iktidara yanaşmış medyayı oluşturuyor. Karşısında kim varsa, kendisiyle beraber olmayı kim benimsemiyorsa onların hepsini patronlara talimat veriyor, selam gönderiyor, 'Filan muhabiri alın görevinden' diyor. Ne suçu var. 'Hiç bizden yazmıyor.' 'Filan da muhalefeti göz önünde bulunduruyor, onu da atın' diyor. Böyle bir güç alanı Erdoğanı şaşırttırmış şımartmış ve 'her şeyi ben ben ben bilirim' iddiasıyla tek adam, ordan da diktatör olmaya doğru heveslenen yola sokmuştur. Bu tehlikelidir. Bu gidiş ülkeyi felakete sürükler. Başta AKPli kardeşlerime de sesleniyorum. Bunu Recep Tayyip Erdoğanda güç olarak görmeyin. Ona verdiğiniz destekleri bu kadar acımasızca, kendi nefsine kullanan kişi diktatör olmaya gidiyor. Televizyonlardaki konuşmalarını yakından görüyorsunuz. Zaten ondan başka da televizyonların ondan başka verdiği lider konuşması yok. Kamanda açıkhava toplantısı yaptığımızda akşam ne kadar verecekler bilinmiyor. Verseler de vermeseler de Kırşehiri karış karış dolaşacağız Allahın izniyle."
BU DURUM KARDEŞLİĞİ BOZAR
Bu durumun tehlikeli olduğunu ve Türkiyeyi de çok yönle tehdit altına aldığını öne süren Bahçeli şunları söyledi: "Bu durum barışı bozar, bin yıllık kardeşliği sarsar. Kutuplaşma, kamplaşma, kavga çatışma başını alır gider. Bu böyle devam ederse ne olur, gözümüzün önünde Orta Doğu ülkeleri var. Bir an Tunusu görün, Binalinin ülkeden kaçışını görün. Bir an Mısıra bakın 30 yıla yakın devlet başkanlığı yapmış Mübarekin haini görün. Mursiyi hatırlayın, şimdi de Sisi gelmeye çalışıyor. Kaddafinin ülkesi Libyaya bakın. 33 yıldan beri tek adam, diktatör olarak bulunan Kaddafinin halinin ne kadar acıklı olduğu malum. Irak ve Saddamı görün. Şimdi de Suriyede Esadı gözünüzün önüne getirin 2.5 yıldır Esad, rejim karşıtlarıyla çatışıyor. 130 bin Suriyeli hayatını kaybetmiş, 2 milyonu ülkeyi terk etmiş, 700 bini Türkiyeye gelmiş. Çoluğumuzun, çocuğumuzun rızkını, devletimizin imkanlarını bu 700 bin kişiyi nasıl koruruza harcamaktayız. 700 bin kişinin içinde kimler var? El Kadideden tutun bilmem neye kadar dalmışlar. Türkiyenin başını ağrıtıyorlar, imkanlarını tüketiyorlar. Ama hala Esad dün kardeşti, bugün düşman olmuş. Ancak Recep Tayip Erdoğan kibirden ne yapacağını bilmediği için, Esadın da ne olduğunu anlayamamış. Böyle bir ülkeyi düşünebilir misiniz? Orta Doğuya baktığınızda Türkiye de böyle olsun diyebilir misiniz? AKPye destek vermiş kardeşlerim ya sesimizi duyun. Ya da duyanlara sorun. Bu gidişata evet diyor musunuz? Evet diyorsanız Bbirlikte yürüyelim bu yolda' şarkısını söylemeye devam ederseniz. Bu vebale ortak olursunuz. Türkiye iyi yönetilmiyor, sosyal dokusu parçalanıyor. Suriyeyi gördünüz, kargaşasın içinden PKKnın uzantısı 'Bağımsız Kürdüstan Özerk yönetimi kuruldu ve Suriyeyi bölmenin ilk adımı atıldı. Şimdi Diyarbakırda Kuzey Kürdistan. Sayın Başbakaının oraya ziyareti, Barzani denen aşiret reisini devlet başkanı gibi karşılaması, ne idüğü belirsiz şarkıcıyı yanına alması ve orada da özerk yönetim kurulması için zemin oluşturulması Türkiye için felakettir. PKK, '2014 özerk yılı olacak' diyor. Bu seçimlerin sonucuna göre daha erken ya da sonra karar vermeye çalışacaklar."
'ÜLKE BÖLÜNMENİN EŞİĞİNE GELDİ'
Türkiyenin bu durumunun yürekler acısı olduğunu ve ülkenin bölünmenin eşiğine geldiğini öne süren Bahçeli şöyle konuştu: "Bu yönüyle bölünmenin eşiğindedir. Bölünmenin eşiği demek çatışmadır. Birileri bu ülkeden toprak almaya çalışırsa, birileri de bu ülkeden toprak vermeye, bir insanımızı başka yere göndermeye ya da yok etmeye müsaade etmez. Biri 'alırım', biri 'vermem' derse ne yapacaklar birlikte mi yürüyecekler bu ülkede. BU iktidar ülkeyi kardeş kavgasına götürüyor. Osloda ne görüşmüşse, İmralı zaten herkesin turistik ziyaret yeri oldu. Ordan hangi selam gelirse, açılım denen zırva ona göre hareket ediyor. Hangi partiden olursak olalım bu ülke hepimizin. Şimdi soruyorum 2002de AKPye oy veren kardeşimin o günkü ekonomik şartlarıyla bugünkü ekonomik şartları daha fazlaysa AKP çok daha başarılır. Ama değilse o zaman düşünmek lazım."
HASAN EFENDİNİN BİLALİ İLE ERDOĞANIN BİLALİ
Başbakan Recep Tayyip Erdoğanı 17 Aralık operasyonu ve oğlu Bilal Erdoğanla da eleştiren Bahçeli konuşmasını şöyle sürdürdü:
"AKPye Kaman da hepinizin ortak bildiği şahıs olarak söz gelimi Hasan efendimiz var. Hasan efendinin 3- 4 oğlu var. Birinin adı da Bilal. Bilal ne yapıyor. Annesi, babası ve kardeşlerinin gayretiyle büyümüş en küçük çocuk olarak palazlanmış, eğitimini almış, askere gitmiş dönmüş. Babası 'Oğlum büyüdün askerliğin de tamamlandı sana iş bulalım sonra da başgöz edip analık babalık görevimizi yerine getirelim.' diyer. İstekli ve mahçup 'Baba ne diyorsan öyle olsun' diyor. 11 yıl geçmiş Bilal ne yapıyorsun. Bilal işsiz, Bilal yuvasız. Babasının anneye bırakılmış cep harçlığıyla Kamanın kahvesinde dolaşıyor. Bu kim AKPye oy veren Hasan efendinin Bilali. Bir Bilal daha var. O kim? O da Recep Tayyip Erdoğanın Bilali. Uluslararası katılımla İstanbulun büyük bir otelinin salonunda düğün yapmış. Sonra gemicik almış, şimdi filo oldu. Arkasından villaları var, işi var. Diğer ticarethaneleri var. Çok önemli El Fadılgibi, Usume Kutup gibi, Fadıl gibi. Çok önemli Orta Doğunun palazlanmış insanları var. Onlarla arkadaş, iş ortaklığı yapıyor. Bir de vakfı var. Vakfın önünden kim geçerse, İstanbulda kim ne yapacaksa vakfa 100 milyon dolar bırakıyor. Tahmin edemeyeceğiniz gelir kaynağına sahip. Hem vakıf, hem şahıs olarak. Peki iki Bilalin aynı partide bir arada olması AKPnin adaletiyle bağdaşıyor mu?"
'HAVUZ DOLARLA YÜN DÖŞEK GİBİ OLMUŞ'
Öbür taraftan bir havuzun 630 milyon dolarla doldurulduğunu anlatan Devlet Bahçeli şöyle devam etti: "11 işadamına, Başbakan çok yakın bildiği arkadaşıyla salma göndermiş. Sen 100 milyon dolar vereceksin. İçinden bir uyanık daha var. '100 milyon dolar vereyim ama yakında bir ihale var, salmam 150 milyon dolar olsun ama bu ihaleyi de bana versin' diyor. Alışmışlar ya kudurmuştan beter. Havuza 630 milyon dolar dolmuş. Kamanda kime sorsan, havuza düşmesin ıslanır boğulur diye korkar. Ama her tarafını dolarla doldurup içine gir dediğinizde yün döşek gibi yatmış gibi uşak uyumaya başlar. Böyle rezillik olur mu?"
'DEVLET BABA DEĞİL, BİLAL'İN BABASI'
Başbakan'ın yolsuzluk ve rüşvet üzerine her şeyi kapatmak istediğini, dillendiren herkesi kendisine komplo yapan vatan haini ilan ettiğini söyleyen Devlet Bahçeli şöyle konuştu: 65 gündür söylediği bu. Demiyor ki, 'bu bu kadar yayılmış halkım bunu konuşuyor gazeteler bunu yazıyor, bunları kapatacağımız yerde bu millet beni yüzde 51 lle iktidara getirdi, sorumluluğum var. Milletin sorunlarını çözemedim, ama hükümetimle ilgili yolsuzluk konuşuluyor, bunu önlemem lazım.' Savcı ve yargı mensuplarını azarlayıp kıyım yapacağın yerde 'Gelin bakalım mahkemelerin değerli savcı hakim ve üyeleri kolluk kuvvetleri olarak emniyetin tamamını görevlendiriyorum. Yolsuzluk ve rüşvetin köküne kadar gidin nereye kadar dayanırsa dayansın. Diyerek babalık yapamıyor. Çünkü oğlu var. Oğlunun babası ama, Türkiyedeki hiçbir Bilalin babası olamıyor. Oturdukları zaman da devlet baba diyorlar. Hayır öyle de değil. İşte gördünüz durumu Şimdi kalkmış herkesi suçluyor."
'MHP 7 SÜLALENDEN HESABINI SORAR'
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a seslenen Devlet Bahçeli konuşmasını şöyle tamamladı:
'Bugün için kendini kurtarabilirsin. Ama Cenabı Allah lütfedip MHP iktidar olduğunda bütün bunların hepsini masanın üstüne kor, yedi sülalenden bunun hesabını sorar. Yüce Divan'a gitmekten başka çıkış yolunuz olmaz. Zaten sürekli havada ve havaalanında dolaşıyorsun. Gitmediğin ülke kalmadı. Oralardan bir yer beğenmişsen oraya da kaçıp gitmeye çalışabilirsin. Ama nereye gidersen git bu millet iradesi kulağından tutar Ankaraya getirir. bunun hesabını senden sorar. Hepiniz diyorsunuz bu olabilir mi acaba. MHP bunu yapabilir mi? İsterseniz bir deneyin bakalım nasıl olacağını göreceksiniz. Denemenin ilk işareti 30 mart, sonra Cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimleri var."
Bahçeli daha sonra Kırşehir belediye Başkan adayı Akif Ekici ve Kamanda halen belediye başkanı olan Erhan Talu için destek istedi.
"GENÇLİK, ÜLKÜCÜ OLANI OLMAYANI BU ÜLKENİN EVLADI"
Kamanın ardından Kırşehire gelen MHP lideri Devlet Bahçeli, Sanayi ve Ticaret Odası'nı ziyaret etti. Daha sonra halka hitap eden Bahçelinin hedefinde bu kez Başbakan Erdoğan'ın yanı sıra Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de vardı. Başbakan Erdoğandan 'Edep ve terbiyeden uzaklaşmış şahsiyet' diye söz eden Bahçeli, şöyle dedi:
"Başbakan Recep Tayyip Erdoğan her fırsatta MHPyi suçluyor. Her türlü ağzına ne gelirse söyleyen, edep ve terbiyeden uzaklaşmış şahsiyet ülkücü gençliği karalamaya, başka yere çekmeye çalışıyor. Gençlik, ülkücü olanı olmayanı, bu ülkenin evladıdır. Geleceğinin teminatıdır. Gençlik her türlü davranışını sergileyebilir, eğlenebilir, bazıları alkol kullanabilir, bazıları başka türlü davranabilir. Ama gençliği karalamak için bir camide içki içtiler diye gençliği kötülemek kimsenin hakkı ve haddi değil. Hiçbir vatan evladı elinde 6 aylık çocuğuyla yolda giderken baş örtülü diye saldırmaz. Türkün geleneğinde, ahlakında bu yoktur. Bir otobüse binersiniz oturursunuz, o sırada kucağında çocuğuyla bir hanımefendi gelir. Hangi partiden olduğu önemli değil, gözünün içine baktığınızda bu milletin aziz evladı olduğu belli olan kişi, hemen ayağa kalkar 'Yenge, abla gel buyur, sen otur' der. Başörtülü olsa da aynısını yapar başı açık olsa da aynı yapar. Gençliği 'başörtüsüne saldırıyorlar' diye kendini masum hale getirme. Sen masum değilsin. O yüzden sayın Recep Tayyip Erdoğan herkesi tahrik etmekten vazgeç. Haşhaşiler diye birilerini örgüttür diye takdim etmekten vazgeç. Çifte devletten bahsetmekten vazgeç. Zaten milleti 36ya bölmeye, ülkeyi parçalamaya çalışıyorsun. Şimdi de devleti üniter yapıdan çıkartıp, paralel devlet gibi gelecekteki bir tuzağa milleti alıştırıyorsun. Bu paralelliğiniz mi vardı, hep beraber dün devlettiniz şimdi ne oldu?"
"SAYIN CUMHURBAŞKANI, MİLLETİ KANDIRMAYA HAKKINIZ YOK"
Cumhurbaşkanı'nın, internet yasasını onaylamasıyla yönetimde paralellik olduğunun da iki gün önce tespit edildiğini öne süren MHP lideri Bahçeli, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Yönetimde paralellik olduğu dün tespit edildi, İnternet yasası MHPnin muhalefeti, AKPnin çoğunluğuyla TBMMde kabul edildi. İçlerinde çok yanlış maddeler var. Halk, sivil toplum kuruluşları bu maddeler nedeniyle genel kurulda ve genel kurul dışında da olsa itirazlarını sürdürdüler. Bundan sayın Cumhurbaşkanı da etkilenmiş oldu. 'İnceleteceğim, hassasiyetle duracağım' sözleriyle basının sorularını geçiştirdi. Macaristan ziyareti oldu. Dönüşünde ne kadar inceledi onu bilemiyoruz onayladı. Arkasından Adalet ve Kalkınma Partisi Cumhurbaşkanlığıyla görüşerek, 'Siz onayladınız ama bazı maddelerden de rahatsızlıklarınız var. Yine siz onaylamadaki kararlılığınızı devam ettirin. Hangi maddeleri işaret ediyorsanız genel kurulda o maddeleri değiştirelim. Şimdi genel kurulda o maddeler görüşülüyor. Sayın Cumhurbaşkanı bunu ya onaylayacaksın, yahut onaylamadığın maddeleri meclise iade edeceksin. Senin görevin bu. Bugüne kadar alışkanlık da bu. Eğer gönderdiğin maddeler genel kurulda kabul edilmezse, bu değişiklik önerilerin kabul edilmiyorsa o zaman önünde bir fırsat var. Ya Anayasa Mahkemesine gidersin. Ya da değişiklik aynen geldiği zaman anayasaya göre onaylamak durumunda kalırsın. Şimdi neyin görüşmesini yaptın? Paralel devlet Türkiyede varken insanın akına paralel yönetim gelmeye başladı. Siz AKPden sürgünsünüz. Biriniz Cumhurbaşkanı, biriniz Başbakansınız. Çok kritik günlerde örtülü olarak anlaştığınız ortaya çıkıyor. Öyleyse paralel yönetim var. Cumhurbaşkanıyla Recep Tayyip Erdoğan başbakan olarak birlikte hareket ediyorsunuz. Birlikteliğiniz üstünü örtmek için 'Ben onaylıyorum. Ama söz verin, itiraz ettiklerimi genel kurulda tekrar değiştirerek çıkartın. Böylelikle anlaşalım.' Sayın Cumhurbaşkanı, milleti kandırmaya hakkınız yok. Eğer milleti kandırmak gibi bir niyetiniz yoksa, o zaman sana kurulan tuzaktan da haberin olsun."
BAHÇELİDEN BALKON KONUŞMASI
Kırşehirin Mucur ilçesinde, belediyenin balkonundan halka hitap eden Bahçeli, halktan, iktidar değişikliği ya da iktidarın devamını öngören 3 seçime katılmalarını istedi. Bahçeli, Bu ülke hepimizin. Bu ülkede yaşayanlar birbirinin kardeşidir ve bu kardeşlik bin yıldır devam etmektedir. Bunu ayırmaya, 36ya parçalamaya, etnik, mezhep temelli bölünmeye Türkiyeyi götürmek doğru değil . Ya iktidarı uyarmalıyız kendine çeki düzen vermeli. Ya da iktidarın belli oranda oy kaybetmesiyle gelecekte siyasi iktidarın nasıl şekilleneceğinin başlangıcını yapmalıyız. Yoksa bu böyle devam etmeyecektir dedi.
TÜRKİYE BÖLÜNMENİN EŞĞİNDE
Türkiyenin karmakarışık ve etnik bölünmenin eşiğinde olduğunu öne süren Bahçeli şunları söyledi:
"Türkiye rahat değil, Türkiye karmakarışık. Türkiyede kriz var, kaos var, kargaşa var. Etnik temelli bölünmenin eşiğindeyiz. Türkiyenin belli bir toprak parçasında belli bir Kuzey Kürdistan özerk yönetimi kurma hevesinde olanlar var. Suriyedeki gelişmeler Türkiyeye yansımakta. Türkiyede açlık, asayişsizlik, adaletsizlik ve ahlaksızlık yaygınlaşıyor. Her şeyin ölçüsü ortadan kalkmış. Bazı şeyleri de anlamakta zorlanıyoruz. Türkiyede işsizliğin, açlığın, adaletsizliğin yaygınlaştığı, can ve mal güvenliğinin ortadan kalktığı dönemde çocuklarımızın okuduğu andımızı kaldırmanın anlamı var mı, akıllı bir yolu var mı? 'Ne mutlu Türküm diyene' sözünü, dağlardan bayırdan, evlerden ve meydanlardan silmenin, kazımanın akılcı bir yönü var mı?
HAKİM VE SAVCILAR YÜKSEK KURULU OYUNCAĞA ÇEVRİLDİ
Konuşma yaptığı alandaki Ziraat Bankası Şubesi'nin tabelasında T.C. yazısını gören Bahçeli, Birçok yerde şu T.C.yi kaldırdılar. Tebrik ediyorum Mucurlular karşımda T.C. duruyor. Buna ne gerek var. Sayın Recep Tayyip Erdoğan bunlarla niye uğraşırsın? Bunlarla Türkiyeyi meşgul ederken aslında nelerin yapıldığı 17 Aralıkta su yüzüne çıktı. Ne mutlu Türküm diyene sözünü kazırken, 4 bakanın çocuklarının evlerine kasa dağıtılmış haberimiz yok. Andımızı silerken bir bankanın genel müdürünün evinde ayakkabı kutuları içinde 4.5 milyon dolar var" dedi.
İşadamlarından havuza para koymalarının istendiğine değinen Bahçeli, "Bir havuza Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı döneminde iş yapan müteahhitlerden salma salmak suretiyle 630 milyon dolar toplamışlar. Bununla da ATV televizyonu ve Sabah gazetesini hep beraber almayı düşünmüşler. Bugüne kadar yandaşın olan medya sana yetmiyor mu ki haram üzerine hala medya kuruyorsun" diye konuştu.
Devlet Bahçeli, "Bu ülke nereye gidiyor?" diye sorduktan sonra, "Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu oyuncağa çevrildi. Bir bakana bağlandı, istediğini istediği zaman görevden alacak, istediğini sürecek" dedi. Bahçeli, Türkiye Cumhuriyeti devletinin polisinin, iktidarın polisi yapılmak istendiğini kaydetti.
ALAYINIZ MERKEZ VALİSİ OLDUNUZ"
Valilerin Ak parti iktidarı döneminde partinin il başkanı gibi davrandığını da söyleyen Bahçeli hükümete eleştirilerini şöyle sürdürdü: "Valiler İl başkanı gibi görev yapıyorlardı. 28i gitti. Ne oldu? Gittiğin yerde il başkanı mı olacaksın? Alayınız merkeze geldiniz, merkez valisi oldunuz. Erdoğan kendine çeki düzen versin, danışmanlarını gözden geçirsin. Kendisini diktatör olmasına heveslendiren kim varsa Erdoğana ve AKPye iyilik yapmıyor. Erdoğan güç çılgını olmuş. Yasama bende, hükümet bende, medya bende, şimdi de yargıyı alıyorum diyerek güç alanını genişletmesi, çılgınlığa götürür, yoldan çıkartır. O nedenle aklını başına alabilecek yol bulmak lazım. O yolda aklını başından çalan yüzde 51 millet desteği ise aklını başına getirecek de yüzde 51 millet desteği olsun. Yani 51le geldi 51le haydi güle güle deyin."