SON DAKİKA



Haber > Gündem > Bize kim narkoz verdi, bilen var mı?

Bize kim narkoz verdi, bilen var mı?

05 Ekim 2015 Pazartesi - 09:27








Entelektüel vicdandır, siyasetçi ise yaptırım gücüne sahiptir. Fakat vicdanı zayıftır. Entelektüel ancak akıl ve vicdan sahibi olan bir toplumda etkin olabilir. Çünkü, sadece manevi baskı gücüne sahip olan entelektüel siyasetçinin emrine asla girmeyeceği gibi, gerektiği zaman siyasetçiyi reddedip, karşısına geçecektir. Buna göre eline kalem alanlar vicdana ters düşme hakkına sahip değildir. Aslında bu kural topluma hitap etme durumunda olan herkes için geçerli olmak durumundadır. “Cepteki para helaldir” anlayışının siyasette ağır bastığı dönemlerde insanların çoğunluğu kolay kolay menfaatten vazgeçemezler!

Buna karşılık “Haksızlık karşısında sısan dilsiz şeytandır” ifadesi ise birçok siyasetçi tarafından topluma lazım olunca değil, sadece kendilerinin ihtiyacı olduğu zaman devreye sokulur, sonra da unutulur. Haksızlık ve yanlışlıklar uzun süre tekrarlanınca da toplumun gözünde geçerli yanlışlık halini alır ve artık doğru kabul edilirler. Entelektüelin önündeki en büyük duvar da böylece siyasetçiler tarafından inşa edilmiş olur.

Gerçeğin sesi gittikçe baskılanmaya başlar. Konumuz değil ama, günümüzün ibret verici olayı, Poyrazköy Davası sanıkların beraatiyle sonuçlandı. Nerede o Allah’ın her günü Türk ordusuna saldıran, suçlama meleği(!) kesilen siyasetçiler, onların emrindeki yargı elemanları..., hatta yandaş basın..., onların vicdanları..., var mıydı? Sormanın sırası geldi herhalde; Ağızlarından düşmeyen o söz: Hani, haksızlık karşısında susan... idi diye! Öylesine programlı suçlamalar yapıldı ki, toplumda adeta bir refleks kırılması meydana geldi, bugün, sanki ortalıkta hiç yanlışlık yokmuş gibi bir algı var. Yukarıda “...geçerli yanlışlık halini alır...” diye bahsettiğimiz hususun tipik bir örneğini yaşıyoruz.

Gökleri ve yeri yaratan Rabbim, elbette iman ediyoruz ki; her şeye gücü yeter, fakat aklını kullanmayıp doğru düşünemeyenlerin geleceğini düzeltmez. Kimse, titreyip kendini bulmadan, kendine düşen görevleri düzgünce yerine getirmeden boşuna dua etmesin. Anlamı olmaz. Günlük menfaatlerinden vazgeçemeyen insanlardan oluşan toplumların geleceği her halükarda karanlıktır.

Bir süre önce “Ne pahasına olursa olsun AB’ye gireceğiz” diyen (sonra da vazgeçen), Avrupa Birliği üyelik görüşmelerine giderken havaalanında “Ankara’nın şerrinden, Brüksel’in şefaatine sığınmaya gidiyoruz” diyebilen bir anlayış, bugünlerde “milli ve yerli olmaktan” bahsediyorsa, olan biteni anlamak için, insanlar öncelikle kendi ferasetlerine başvurmak zorundadırlar. Aksi takdirde son zamanlarda yaşadığımız acıları “Demirtaş’ın ayak oyunu vs” gibi safsatalarla açıklamak da ayrı hüzün sebebidir.


***

Değerli okurlarım, bu hafta sizlere değerli bilim adamı Prof. Dr. İbrahim Tellioğlu’nun Serander Yayın Evinin yayınladığı “Tarih Boyunca Karadeniz” isimli kitabını tavsiye ediyorum.

Beğendim
0
Sevdim
0
Beğenmedim
0
Üzgün
0
İnanılmaz
0

VİDEO

SON DAKİKA

ÇOK OKUNANLAR

© 2020 www.karadenizgazete.com.tr | Karadeniz Gazetesi bir Güçlü Ticari Ve Sınai Ürünler Pazarlama Ticaret Ve Sanayi Anonim Şirketi ‘dir.

Giriş Yap