Müslümanlığı kabul etmiş bir insan, İslam’ın beş şartını da kabul etmesi gereken insandır. Malum olduğu üzere oruç da bu beş şarttan biridir ve de farzdır. İnsanların herhangi bir hastalığı yoksa, oruç tutarak bir farzı yerine getirecektir... “Oruç sıhhatin anahtarıdır” sözü, gerçekten de yerindedir. Devamlı çalışan bir makinenin nasıl ki belirli zamanlarda bakıma ihtiyacı varsa, yorulan vücudun da dinlenmeye ihtiyacı vardır. Çok uzun yaşayan ama hep hastalıklarla boğuşan bir insan uzun ömürlü sayılmaz. ‘Uzun ömür’ demek, vücudun dinç ve sağlam kalması demektir. Zira oruç, vücudu temizleyip, vücuttaki zehirleri, fazlalıkları bertaraf eder ve insanı hastalıklardan korur...

Oruç ibadeti, bizim Allah’a olan inancımızı güçlü kılan bir ibadettir. Zira Allah, kendisine övgü ve teşekkür borçlu olduğumuz yaratıcımızdır. Çünkü o, insanı özenle, değerli, üstün varlık olarak yaratandır. Allah’ın bize bahşettiği nimetler sayamayacağımız kadar çoktur. Oruç, Allah’a olan inancımız gereği, Onun hoşnutluğunu kazanmak için tutulur. Oruç ibadetini yerine getirmekle Allah’ın bir buyruğunu yerine getirmiş oluruz ve böylece onun sevgisini kazanırız. Allah’ın sevgisini kazanmakla da mutlu oluruz. Şefkat ve merhametini kalbimizde hisseder ve bu durumda ona olan inancımız daha da kuvvetlenmiş olur. Oruç, davranışları güzelleştirir. Oruç, ailemiz ve çevremizle güzel ilişkiler kurmamızı sağlar. Oruç, düzenli beslenme alışkanlığı kazandırır. Oruç, insana düzenli yaşama alışkanlığı kazandırır. Oruç tutan Bektaşi’nin biri öyle susamış öyle susamış ki, halden takatten düşmüş. Vakit geçirmek için arkadaşıyla birlikte yolda gezinirken, gürül gürül akan bir çeşmeye rastlamışlar. Bektaşi dayanamayıp kana kana içmeye başlamış. Arkadaşı: “Aman!...Ne yaptın, oruç gitti...” deyince, suyu içince gözleri faltaşı gibi açılan Bektaşi:” Oruç gitti ama, bu fakire de can geldi” cevabını vermiş...