Hastalıklı bir beyne
sahip!
Silah bulabilseydim katliam yapacaktım diyor!
Dünyadaki diğer örnekleri gibi, silah bulabilseydi bir okula
ya da alışveriş merkezine girip dediğini de yapabilecek kadar psikopat!
Polisin silah kullanma yetkisi yok. Adam polisi dahi
bıçaklayabilecek kadar cani…
Adalet sistemimizde caydırıcılık yok!
2005 yılında 5 yaşındaki bir çocuğu taciz edip, öldürüp
hapse giren bir cani nasıl oluyor da açık cezaevinde ıslah ediliyor? Nasıl
izinli çıkıp firar edebiliyor? Firar ettikten sonra nasıl ve neden aranmıyor
veya insanlar uyarılmıyor?
20 yaşında hayatının en güzel döneminde gencecik ve hayat
dolu bir kız çocuğu/Ceren Özdemir evinin kapısında canice katlediliyor ve biz
sadece uzaktan seyrediyoruz/seyredebiliyoruz. Tıpkı 20. Kattan canice atılıp
öldürülen Şule Cet gibi. O da daha yirmili yaşlardaydı. Yakın dönemde daha bir
sürü örnek var.
Ve eğer bir şeyler değişmezse biz bu örnekleri
görmeye/yaşamaya; Cerenlerimizi, kızlarımızı, kız kardeşlerimizi bu canilere
kurban etmeye devam edeceğiz.
Geçenlerde bir haber vardı. Belki rast gelmişsinizdir.
İstanbul’da hızlı gittiği için korktuklarını söyleyen ve uyaran iki kız kardeşi
güpegündüz ve milletin içinde dolmuştan indirip acımasızca döven bir minibüs şoförü
vardı. Kamera kayıtları da olmasına ve kızların şikâyetine rağmen 1 gün sonra
serbest bırakıldı. Aynı hastalıklı kişilik ve yaptığı zorbalık yanına kar kalan
bir cani daha. Bu adamın tutuklanması ve toplumdan tecrit edilmesi için illa bu
kızları öldürmesi mi gerekiyordu?
Kadına şiddete ve kadın cinayetlerine dur demek; sloganla,
yürüyüşle, kampanyayla olmuyor demek ki! Şiddeti sadece kadınla da sınırlamak
doğru değil tabi ki ama son günlerde en fazla onlar maruz kalıyor.
Kadına/insana, hayvana ve çevreye karşı yapılan şiddetin/yaptırımların şiddeti
de aynı ölçüde sert ve caydırıcı olmalı/olmak zorunda!
Duyarlılık ve tepki öyle kınamakla, Allah belasını versin
demekle olmuyor. Toplum olarak da bugün öyle bir noktaya geldik ki; Ceren
gözlerimizin önünde bıçaklansa müdahale etmeyecek/tepki vermeyecek haldeyiz.
Minibüscü iki kız kardeşi güpegündüz işlek bir caddede döverken kimse müdahale
etmedi çünkü.
Eski eşi tarafından bir işyerine sığınmasına rağmen kızının
gözlerinin önünde bıçaklanan ve “Ölmek istemiyorum” diye haykırmasına rağmen
ölen Emine Bulut olayı da çok uzak değil.
Bu şiddete/caniliğe, devlet/adalet gereken cezayı vermezse,
toplum gereken tepkiyi göstermezse, suçu işleyenler, ölüm hali dışında
serbestçe gezerse nasıl önlenecek bu durum. Sokaklar nasıl güvenli hale
gelecek?
Kadına/şiddete uğrayanları gördüğümüzde uzaktan da olsa en
azından “Ne yapıyorsun? Polisi arıyorum” diye bağırmadığımız sürece de
durmayacaklar.
Ne diyor cani, “Ceren’i takip ederken bir ihtiyarı gördüm
korktum büfeye daldım.”
Bu gibi canilerin yürekleri bu kadar işte! Bir ihtiyarı
görünce korkup saklanan bir yaratık, “Ne yapıyorsun” tepkisi karşısında kaçacak
delik arar.
O yüzden korkmayın! Şiddeti gördüğünüz yerde bağırın,
haykırın, çevrenin dikkatini çekin. Polisi arayın. Delil olması için
yapabiliyorsanız fotoğraf dahi çekin (sosyal medyada yayınlamak için değil.).
Ama uzaktan izlemeyin! Bana ne demeyin! Aynı olay sizin ya da çocuğunuzun
başına da gelebilir.
Polis yakaladığında ve adalete teslim ettiğinde bir gün
sonra serbest kaldıkları sürece de durmayacaklar. Ancak toplum olarak duyarlı
olur anında tepki verirsek ve en ağır cezalar uygulanırsa bir şeyler
değişir/değişebilir.
Ceren Özdemir’in, Şule Çet’in, Emine Bulut’un katillerinin
belalarını Allah ahirette elbette verecek tabi. Ama cezalarını bu dünyada da en
ağır ve şiddetli bir şekilde çekmeliler.
Ceren’in acısının tarifi yok!
Katilinin de olmasın…
Müebbet değil, idam ciddi anlamda düşünülmeli…