SON DAKİKA
SON DAKİKA


Tek Kullanımlık Duygu,Güven
22.01.2020

Merhabalar

Ortaokul yıllarım İç Anadolu’da geçti. O yıllarda yaşadığımız Divriği’de herkes birbirini tanırdı. Bakkaldan biraz daha büyük, bugünün marketlerine göre çok daha küçük mekânlara gittiğimizde önce hal hatır sorulur, sonra alışveriş yapılırdı. Alışveriş yaptığımız kırtasiye, market, konfeksiyon mağazaları çok alternatif olmadığından hep aynı yerlerdi. İşlerimizi hallettikten sonra taksiyle eve giderdik. Çocuk olduğumuz için ücreti bizden talep edilmezdi bile, ben babanızdan alırım denirdi, kimi zaman zorla öderdik. Bazen kardeşimle biraz dolaştıktan sonra esnaf lokantasına odun ateşinde döner yemek için giderdik, sonrasında “afiyet olsun, biz ödemeyi sonra büyüklerinizden alırız” diyerek vereceğimiz para kabul edilmeden uğurlanırdık. Küçücük çarşısında dolaşacak olsak kısa sürede pek çok tanıdıkla karşılaşır, bir şeye ihtiyacımız olup olmadığı sorulurdu. Çarşıda geçen vakitlerimizi, eğer mesai saati içinde ise mutlaka annemin ya da babamın iş yerine uğrayarak sonlandırırdık. Bu zamanlarda bize öğretilen ikram edilenin geri çevrilmemesi gerektiğiydi. Bugünün aksine yemeyi sevmeyen bir çocuk olmama rağmen ikram edilenlerden tadımlık dahi olsa alırdım bu nedenle. Bugünse çocuklara öğretilen ve hepimizin ısrarla söylediği, kimseden verilen bir şeyi yememeleri, almamaları, ebeveynlerin haberi olmadan kimsenin aracına binmemeleri, tanımadıkları insanların ve bazen tanıdıkların dahi olsa yardım talebini habersiz kabul etmemeleri  gerektiği. Sadece çocuklar değil, erişkinler için de geçerli tüm bunlar.

Peki toplum olarak ne oldu bize? Neden güvenmiyoruz artık birbirimize? Aslında cevabı çok açık. Yaşadıklarımız, gördüklerimiz ve duyduklarımız yani tecrübelerimiz insanlara güvenmemeyi öğretti bizlere. Çocukların suistimal edildiğini, kaçırıldığını ve ne yazık ki cinayete kurban gittiklerini okuduk, üstelik kimi zaman en yakınları tarafından. Erişkinlerin kandırıldıklarına, dolandırıldıklarına, aldatıldıklarına şahit olduk. Çocukluk travmalarımız, yaşadıklarımız, gördüklerimiz ve duyduklarımızla birleşince de güvenmemek gerektiğine karar verdik haklı olarak.

Güven; kaygı ve kuşku duymadan inanma, bağlanma ve beklenilen, umulan özelliğe göre davranılma duygusudur. Henüz anne karnında başladığı söylenir bu duygunun, olabilecek en korunaklı ve en güvenli görünen yerde. Daha sonra çocukluk döneminde ebeveyn ilişkileri ile gelişir. Çocuğun küçücük dünyasında güvensizlik korku oluşturduğundan, güvenli hissettirene bağlanma eğilimi gösterir. Doğum öncesi başlayan, çocuklukta devam eden güven, erişkinlikte de insan ilişkilerinin temelini oluşturur. Güvende hissedilen yerde her şeyin beklendiği gibi olduğunu hissettirdiği için huzur verir. İnsan aslında kendi iç huzuru için güven duymak ister ve güvensizlik bu nedenle iç huzuru bozar. Güven duygusu; kişilik özellikleri, yetiştirilen aile ortamı, eğitim düzeyi, çevresel/toplumsal özellikler ve inanç sistemleriyle bağlantılıdır. Bunlar hep birlikte insanın duygusal tutumunu oluşturur ve güven duygusunu olumlu ve ya olumsuz pekiştirir. Toplumsal olduğu gibi ikili insan ilişkilerinin temelini de güven oluşturur. Arkadaşa, dosta, aile üyelerine, eşe, kıymet verdiklerimize, sevdiklerimize karşı eksik olan güven duygusu bize mutluluk ve huzur verebilir mi? Ya da güven duymadan sevmek iyi hissettirir mi? Aslında önemli olan önce “bana güvenilebilir mi, ben güvenilir biri miyim?” sorusunu objektif olarak cevaplamak, sonra karşı tarafa geçerek “ben onun yerinde olsaydım bana güvenebilir miydim?”diye sormak. Bu soruya cevap vermek kolay, objektif olmak zor. Her şeyi tüm ayrıntıları ile bilerek çünkü kendimizi en iyi tanıyanın yine kendimiz olduğundan hareketle, duygularımızı ve egomuzu bir kenara koyarak verdiğimiz cevap doğru cevap olacaktır. Eğer bireyler güvenilir değilse, toplumdan güven beklemek ne kadar akılcı bir yaklaşım olur tartışılır.

Bugün geldiğimiz noktada, ailesel ve çevresel inanışlarımız, gördüklerimiz ve deneyimlerimiz “herkese güven” yerine daha çok “kimseye güvenmemek” gerektiğini öğretti bizlere. Aslında belki de en acısı, zor kazanılan bu duygunun tek bir davranış ya da yaşanılanlarla bir çırpıda kayboluvermesi, tekrar aynı düzeyde kazanmanın da imkansız olması. Tek kullanımlıklar listesinin başında “güven” gelmesinin nedeni, kırılmış bir aynanın parçalarının bir araya getirilmesine rağmen hiç bir zaman kırılmamış hali gibi göstermeyeceği gerçeği.

Güvenin eksik olmadığı günler dileğiyle.

Sağlıcakla kalın..

© 2020 www.karadenizgazete.com.tr | Karadeniz Gazetesi bir Güçlü Ticari Ve Sınai Ürünler Pazarlama Ticaret Ve Sanayi Anonim Şirketi ‘dir.

Giriş Yap