Merhabalar,
Covid-19 salgını sırasında virüs, korunma yolları ve oluşan
hastalık tablosu ayrıntıları ile gazetelerde, televizyon kanallarında işin
uzmanı olan ya da ne yazık ki işin uzmanı olmayanlar tarafından doğrusu ile
yanlışı ile defalarca anlatıldı. Öyle olmayacak şeyler söylendi ki bazen,
bunlara inanılacak diye endişe ettiğim zamanlar oldu. Hatta günlük sohbetler
sırasında sağlık çalışanları olmayanlar tarafından, virüsün gerçekten olup
olmadığı konusunda varlığının bile sorgulandığını duydum. Daha da ilginci Corona
virüs enfeksiyonu nedeni ile takip ettiğim bir hastayı, bu virüsün gerçek
olduğuna ve yatış sebebinin de bu virüse bağlı enfeksiyon tablosu olduğuna ikna
etmek için uğraştım. Yani bilim insanları gibi toplum içinde de çok farklı ve
ütopik düşünenler hep olduğu ve olacağı gibi yine vardı. Çok şükür ki insanlar,
bilgilendirmek adına anlatılanlar konusunda seçici davranarak neyi takip
edeceklerini, kimlerin söylediklerinin anlamlı olduğunu farkedip bu konuda
bilenle bilmeyeni ayırt edebildiler. İşin güzel yanı sosyal mesafe ve maske
kullanımı konusunda herkes hemfikir oldu, her konuşan ya da yazan tarafından
ifade edildiğinden kullanım teşvik edildi.
Vaka sayısının giderek arttığı dönemde daha dikkatli
davranılırken, sayının azalmasıyla birlikte dikkat de azaldı. Azalan hasta
sayısı ile başlayan “normalleşme sürecinin” eski normalimiz gibi olmaması
gerektiğini her fırsatta ifade ettik. Henüz toplumsal bağışıklık sağlanmadığı
için rehavete kapılmanın ve önlemlerde gevşemenin vaka sayısında artışa neden olacağını,
dünyayı etkileyen salgının Çin’de tek bir hasta ile başladığını sürekli
hatırlattık.
Tüm uyarılara rağmen özen gösterenler kadar ne yazık ki hâlâ
maskesiz dolaşan ve sosyal mesafeye dikkat etmeyenler var. Virüsün
bulaştırıcılığının yüksek olduğu dünyayı etkilemiş olmasından belli zaten.
Dünya verilerine bakıldığında ölüm oranı bugün itibariyle %5. Çok yüksek bir
oran gibi gözükmese de etkilediği ve etkileyeceği kişi sayısını düşünürsek
gözardı edilmemesi gerektiğini anlarız. Oran %5 de olsa başa geldiğinde o kişi
için %100 gibi demektir. Yani ölüm oranının düşük gibi görünmesinin ölen
kişiler için bir anlamı olabilir mi sizce? Ayrıca kayıp oranının yaşla birlikte
arttığı doğru fakat her yaş grubundan ölümler olduğu da açık. Yani genç olmanız
hasta olmayacağınız ya da olursanız ölüm olmayacağı anlamına gelmediği gibi,
yaşlı olmanız da hasta olma olasılığınızın yüksek olduğu ya da hasta olursanız
kaybedileceğiniz anlamına gelmiyor. Her hastalıkta veriler fikir verse de,
hastalığın seyri kişiye özeldir, bu Covid-19’da da böyle.
Normalleşmenin tamamen normale dönme olarak algılanması,
maske kullanımının azalması, sosyal mesafeye dikkat edilmemesi, el hijyeni
konusunda hassasiyetin kaybolması vaka sayısındaki artışın temel nedeni. Her
hasta, temas ettiği kişiler için potansiyel bulaştırıcı olma özelliğine sahip
ki, bu da yeni hastaların ortaya çıkma riski demek.
Peki ne yapacağız? Rehavete kapılmayacağız, dikkat ve özen
göstereceğiz. Maske kullanacağız, maskenin dış yüzüne dokunmayacağız.
Ellerimizi sık yıkayacak ve ortak kullanılan alanlara temas ettikten sonra el
hijyenimizi sağlayacağız. Sosyal mesafeyi koruyacağız ve gerekirse tüm bunlara
dikkat etmediğini gördüğümüz kim varsa uyaracağız. En önemlisi de, salgının
devam ettiğini unutmayacağız.
Sağlıcakla kalın…