Merhabalar.
Salgında hem test pozitiflik
oranları(%21’lerde), hem de günlük hasta sayısı (94000’lerde) ve dolayısıyla
can kaybı (170’lerde) artmaya devam ediyor. Bu artışı sayısal olarak her gün
takip etmesek de bizler hastane başvuruları ve artan yatak ihtiyaçlarımızdan
tahmin edebiliyoruz, sizler de etrafınızdaki hastalardan anlayabiliyorsunuz.
Bu artışa rağmen korunma
konusundaki hassasiyetimiz her geçen gün azalıyor. Bulunduğum her alanı,
potansiyel virüs taşıyan bir hastanın olması durumunda olabilecekleri düşünerek
değerlendiriyorum ve çoğunlukla da hatırlatmalar yapıyorum ama son dönemdeki
gözlemim, olabilecekleri bilenlerin de bilinçli olarak yani bilerek ve
isteyerek bildiklerini uygulamadığı yönünde.
Artık maskesiz dolaşan insan sayısı
maskeli dolaşanlardan daha fazla, kafe ve restoranlarda masalar dip dibe,
servis yapanlar çoğu zaman maskesiz, sosyal medya insanların birlikte bulunduğu
maskesiz-mesafesiz fotoğraflarla dolu, konserlerde-eğlence mekanlarında maskeli
olanlar yadırganıyor, evlerde bir araya gelmeler sıklaştı, iş yerlerinde aynı
alanı kullananlar maske kullanmayı bıraktı, kalabalık alanlarda maske takanlara
çıkarıp rahat olmaları konusunda telkinler başladı. Yani artan hasta sayısı ile
toplum olarak tedbirleri arttırmak yerine, yok sayma savunma mekanizmamızı
kullanarak belki de ruhsal rahatlama sağlamayı tercih ediyoruz ama gerçeklerin
er ya da geç bizlere varlığını hatırlatma özelliği olduğunu unutuyoruz. Bizler
yok saysak da, yokmuş gibi davransak da ortada bir salgın var ve hala tüm
etkinliği ile devam ediyor.
Yetişkin insanlar olarak hepimiz,
davranışlarımızın sorumluluğunu alacak yaşta olduğumuza göre artık korumamız
gerekenlerin çocuklar, mental fonksiyonları yavaşlamış olanlar ve ileri
yaştakiler olduğunu düşünüyorum. Bunun dışındakiler korunma yollarını, neler
yapması ya da yapmaması gerektiğini biliyor ve bilmesine rağmen istediği
şekilde davranıyor yani davranışlarının sorumluluğunu alıyor. Fakat
unutulmaması gereken bir şey var ki o da, bir kişinin sorumsuz davranışının,
onunla temas eden, özellikle aile içindeki herkesi riske attığı gerçeği.
“Kurunun yanında yaş da yanar” dedikleri işte tam da bu. Bu nedenle 2 yıldır
korunabilmeyi başaranların son dönemde hasta olduklarını görüyoruz.
Bir de şunu ifade etmek lazım,
hastalığı daha önce geçirmiş olmanız sizi tekrar geçirmekten korumuyor, hafif
geçirmiş olmanız da yine hafif geçireceğiniz anlamına gelmiyor. Yani hastalığın
ne garantisi var, ne de şakası. Mümkün olabildiğince, etraftakilerin bu kadar
rahatlığı ile giderek güçleşse de, bireysel olarak korunmaya devam etmek en
doğrusu.
Gerçek yaşam verileri şu dönemde bu
kadar rahatlığın doğru olmayacağını bize gösteriyor olsa da, başını kuma
gömenlerin bunu görme şansı olmayacağı da çok açık. Görenlerden olmak
dileğiyle.
Sağlıcakla kalın.