SON DAKİKA
SON DAKİKA


Sabır!
3.04.2021

Merhabalar. Salgınla mücadelemiz tüm hızıyla devam ederken, korunma yollarını bilmemize ve aşılanan bir kesim de bulunmasına rağmen, günlük vaka sayılarımız ortada. Bu sayılar, 1-2 hafta sonra hastaneler ve yoğun bakımların doluluk oranlarının artması demek olacak. Şu an için bile hastanelere yansıyan bir artış varken, bunun daha da artmış halini görmek hiçbirimiz istemeyiz.

Korunma yollarını hepimiz biliyoruz fakat uzayan süre, bildiklerimizi uygulamaya uyumu giderek azalttı. Sokakta, markette, alışveriş merkezlerinde maskesiz kimse görmüyoruz artık ama mesafe konusunda ne yazık ki aynı hassasiyeti de görmüyoruz. Maske kadar mesafeyi korumak da önemli. Yani maskeli de olsak sosyal mesafeyi korumak, birbirimizden uzak durmak zorundayız.

Son dönemdeki artışın bir diğer nedeni de kapalı ortamlarda bir araya gelinmesi, kısa süreliğine de olsa yemek, sigara gibi nedenlerle maskesiz bir arada bulunulması. Şikayetimizin olmamasının, virüs taşımadığımız anlamına gelmediğini bir kez daha hatırlatmak istiyorum. Kalabalık alanlarda maske kullanmayan yok fakat mesafeye uyan da yok. Maskenin zorunlu hale gelmesiyle kullanım oranı artmasına rağmen sosyal mesafeyi denetleyecek bir mekanizma ya da yöntem olmaması, kalabalık alanlarda uyumun azalma nedenlerinden. Halbuki herkes, kendisinin ve sevdiklerinin koruma mekanizması ve denetleyicisi olmak zorunda.

Aynı şekilde düğün, cenaze gibi kalabalık alanlar da en riskli gruplar. Çünkü hem sayı olarak fazla insan bir arada bulunuyor hem de yakın temas ihtimali diğer kalabalıklara göre daha yüksek çünkü sevinci ve üzüntüyü paylaşma şeklimizin temelinde yakın temas var.

Okullar da bulaş açısından riskli alanlar. Çocuklar korunma önlemlerini bilseler de, uyum ve hassasiyetleri yeterli olmayabiliyor. Onlara evde her gün tekrar tekrar yapılacak hatırlatmalar ve okullarda öğretmenlerin sıkı denetimi şart gibi duruyor. Mutlaka yapılıyordur fakat yeterli olmadığı da ortada.

Aile içi bulaş da son zamanlardaki artışın nedenlerinden. Yaklaşık 1 yıldır dikkat eden, korunan, hassasiyet gösterenlerin de aile içi bulaş nedeniyle enfekte olduklarını görüyoruz.

Akciğer etkilenimi nedeniyle yatırdığımız bir grup hastanın aşı olma hakkı bulunan grupta olmasına rağmen aşı olmak istemediğini, hasta değerlendirmelerimizi yaptığımız vizitlerde öğreniyoruz. Nedenini sorguladığımızda da bilimle bağdaşmayacak cevaplar alıyoruz. Aşı elbetteki herkesi koruyacak diye bir şey yok ama en azından korunmak için atılmış bir adım olarak kalır, belki de koruyacak olduğu grupta yer almayı sağlar. Nefes alamazken “Aşı olmamı oğlum/kızım istemedi” cümleleri hem anne-baba, hem de evlatlar için gerçekten ruhsal travma. “Acaba aşı olsa da böyle olur muydu?” sorusuna hiçbir yerde cevap bulunamayacak elbette ama cevabı çok açık bir soru var, o da “Aşı olmak gerekli mi?” sorusu. Evet, gerekli. Korur mu, ne kadar korur, etkisi ne kadar sürer diye düşünmeye vaktimiz yok. Ne kadar korursa ve etkisi ne kadar sürerse…

Nefes almakta güçlük çeken hastaları, yoğun bakım ihtiyacı doğanları, tedavisi bitmesine rağmen oksijen ihtiyacı devam edenleri gördükçe tekrar hatırlatmalar yapma ihtiyacı hissettim.

Korunmak “Maske+mesafe+hijyen” kadar kolay. Biliyorum yorulduk, bunaldık, sıkıldık ama biraz daha sabır lütfen. Şu anda ihtiyacımız olan en önemli şey, sabır.  Sağlıcakla kalın.

© 2020 www.karadenizgazete.com.tr | Karadeniz Gazetesi bir Güçlü Ticari Ve Sınai Ürünler Pazarlama Ticaret Ve Sanayi Anonim Şirketi ‘dir.

Giriş Yap