Merhabalar,
Günlük
hayat koşuşturmacası içinde bazı güzelliklerin farkına varamıyor, sahip
olduğumuz pek çok şeyin kıymetini bilemiyoruz, kaybedinceye kadar. Ne zaman ki,
her gün hayatımızda olan, ufacık bile olsa, herhangi bir şey yok oluyor ya da
hep olan şartlar değişiyor, o zaman geçmişte kalan güzellikler için ne kadar
kıymetliymiş diyebiliyoruz. Bunu anlatan güzel bir kıssa geldi aklıma, kıssadan
hisse diyerek paylaşmak istiyorum.
Bir
padişah başka bir ülkeye gitmek için yardımcılarına bir gemi hazırlamalarını
söyler. Ülkenin en güzel ve konforlu gemisi yapılır, tüm güzel şartlar sağlanır
ve padişah kölesi ile birlikte gemiye yerleşir. Köle ilk kez gemi ile yolculuk
yapacağı için endişeli olsa da eşlik etmekten başka çaresi yoktur. Gemi hareket
ettikten sonra dalgalarla sallanır ve buna köle dışındaki herkes alışıktır. Bir
süre sonra köle korkudan titremeye başlar, ağlar, bağırır, çağırır ama bir şey
olmayacağına, yaşadıkları her şeyin normal olduğuna ikna edilemez. Gemi
durdurulur ve hareket etmediğinde sallanmadığı fakat gidecekleri yere ulaşabilmeleri
için yol almaları gerektiği, hareket ile oluşan bu durumun da çok normal olduğu
anlatılır. İkna olmuş gibi gözüken köle, geminin tekrar hareket etmesiyle
yeniden ağlamaya, bağırmaya ve taşkınlık yapmaya başlar. Durumdan haberdar olan
padişahın keyfi kaçmış, bir yandan yolculuk başlamış ve devam etmekten başka
bir yol kalmamıştır. Herkes aciz ve oluşan durumdan huzursuz beklerken gemi
personellerinden en yaşlısı padişahın huzuruna çıkarak, müsade ederse köleyi
sakinleştirebileceğini söyler. Padişah bu teklifi memnuniyetle kabul eder ve
nasıl sakinleştireceğini merakla beklemeye başlar. Yaşlı adam kölenin yanına
gelir ve diğer çalışanlara onu denize atmalarını söyler. Padişahtan aldığı
onayla emri yerine getirilecek olan adam söylediğini bir kez daha tekrar eder,
diğer çalışanların şaşkın bakışları arasında köle, gemiden dikkatli ve
kontrollü bir şekilde suya bırakılır. Bir kaç kez suya batar, çıkar, çırpınır
ve geminin kenarından denize doğru uzanan halata tutunarak gemiye çıkmayı
başarır. Tüm bu olanlar sırasında gemi çalışanları yanında olmasa da, aksi bir
durumda ona yardımcı olmak için beklemektedirler ama kölenin bundan haberi
yoktur. Gemiye çıkan köle bir köşede sessiz sedasız, ağlamadan, bağırıp
çağırmadan oturur ve etrafı izlemeye başlar. Kölenin sorun çıkarmadan
oturduğunu öğrenen padişah hemen yaşlı adamı huzuruna çağırır ve bunu nasıl
başardığını sorar, olayın kerametini öğrenmek ister. Yaşlı adam, kölenin daha
önce denizdeki dalgalarla boğuşmanın ne demek olduğunu bilmediği için gemideki
selametin kıymetini anlamadığını söyler.
Sağlık,
huzur, mutluluk ve elimizin altında hep olan şeyler de böyle değil midir?
Yokluğunu görmeyince, kaybetmeyince, kolay elde edince, hep elimizin altında
olduğunu düşününce gerçek kıymetini bilemeyiz, ta ki yokluğu da olabileceği
gerçeğiyle yüz yüze gelinceye kadar..
Kıssadan
payımıza düşen hisseyi alarak, içinde yol aldığımız gemide boğuşmadığımız
dalgaların da olabileceğini, zorluğu görmeden de kolaylığın kıymetini
anlayabilmek gerektiğini bilelim. Her şey kıymetini bilenin gözünde anlam
kazanır. Bilmek de yeterli mi ki, tabi ki değil, en önemlisi uygulayabilelim.
Güzel
günler dileğiyle.
Sağlıcakla
kalın..