Yaklaşık iki buçuk aydır tüm dikkatimizi Corona virüs
enfeksiyonuna versek de, havaların ısınması ile birlikte kene ısırıklarını ve
Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) hastalığını da görmeye başladık. Kene ısırığı
ile bulaşan KKKA, bu dönemde takip ettiğimiz ve ciddi seyir gösterebilecek
hastalıklardan en önemlisi. Bu nedenle ufak hatırlatmalar yapmakta fayda var.
KKKA, keneler tarafından taşınan Bunyaviridae ailesine bağlı
Nairovirüs grubuyla oluşan ateş, halsizlik, kas-eklem ağrıları, bulantı-kusma
ve ağır vakalarda cilt, diş eti, burun başta olmak üzere mide-bağırsak,
akciğer, karın içi gibi aklımıza gelebilecek her sistemde kanamalara sebep
olabilecek bir hastalıktır. Hyalomma cinsi kenenin ısırığı ile bulaştığı gibi
virüsü taşıyan hayvanların ve hasta kişilerin kan, doku ve vücut çıkartılarına
korunmasız temasla da bulaş olabilmektedir. Her kenenin hastalık
bulaştırmadığı, sadece virüs taşıyan kenelerin hastalığa yol açtığı
bilinmelidir.
Kuluçka süresi sıklıkla 1-3 gün olup en fazla 14 güne
uzayabilir.
Hastalığın görüldüğü bölgede yaşayan, tarım ve hayvancılıkla
uğraşanlar, kasap ve mezbaha çalışanları, veterinerler, korunmasız kamp ve
piknik yapanlar, KKKA hastalığına yakalanmış kişilerin yakınları ve bu
hastalara hizmet veren sağlık personeli ile laboratuvar çalışanları bulaşma
açısından risk grubundadır.
Kan örneğinde virüse ait genetik materyalin saptandığı PCR
ve ya virüse karşı antikorların gösterildiği ELISA ile tanı konur.
KKKA hastalığında dünyadaki ölüm oranları farklı verilerde
%30 gibi yüksek olabilse de, ülkemizde ortalama %5 civarındadır.
Hastalığın spesifik bir tedavisi ya da aşısı yoktur, destek
tedavisi uygulanmaktadır. Bu nedenle kene ısırığından korunmak önemlidir.
Hastalığa sebep olan keneler uçmayan, zıplamayan canlılar
olup sadece yürüyerek vücuda ulaşırlar. Bu nedenle özellikle hyalomma cinsi
kenelerin aktif olduğu Nisan-Ekim ayları da dahil olmak üzere bu aralıktaki
dönemde riskli yerlere gidilirken mümkün olduğunca vücudu örten ve kenelerin
görülebilmesi için açık renk giysiler giyilmeli, pantolon paçaları çorapların
içine sokulmalıdır. Riskli alanlardan dönüldüğünde mutlaka vücutta kene
kontrolü yapılmalıdır.
Vücudunda kene farkeden kişi mutlaka sağlık kuruluşuna
başvurmalıdır. Kenenin üzerine kolonya, alkol, yağ dökmek veya sigara basılması
gibi davranışlar kasılmasına ve vücut içeriği ile salgılarını kan emdiği kişiye
aktarmasına, bunun da bulaştırma
olasılığını arttırmasına yol açması nedeniyle yapılmamalıdır. Ne kadar
erken vücuttan uzaklaştırılır ise bulaşma riskinin de o kadar azalacağı
bilinmelidir. Kene çıkartıldıktan sonra o alan antiseptik bir solüsyonla
temizlenmeli ve sonrasında hastalık belirtileri açısından uyanık olunmalıdır.
Hayvanlarda belirti göstermeden seyrettiği için kanlarına ve
vücut sıvılarına çıplak elle dokunulmamalı, avlanma sırasında yaban
hayvanlarıyla temas etmenin de risk taşıyabileceği unutulmamalıdır. Hastalığa
yakalanmış kişilerin vücut sıvı ve çıkartıları da bulaşmaya neden olacağı için,
hasta ile temas edenlerin gerekli korunma önlemlerini (eldiven, önlük, sıçrama
olasılığı varsa gözlük, siperlik ve maske gibi) alması gerektiği bilinmelidir.
Her yerde görülme olasılığı olmasına rağmen geçmiş yıllarda
daha çok Gümüşhane, Tokat, Bayburt, Yozgat, Erzincan, Erzurum, Çorum, Sivas,
Amasya, Tunceli, Bingöl, Çankırı, Giresun, Kırşehir, Artvin, Kastamonu, Kars,
Samsun, Ordu, Muş, Kırklareli ve Bilecik‘ten bildirilen vakalar bulunmaktadır.
Pek çok enfeksiyon hastalığında olduğu gibi korunmanın çok
önemli olduğu unutulmamalıdır.
Sağlıcakla kalın…