SON DAKİKA
SON DAKİKA


Kime göre, neye göre?
6.07.2021

Merhabalar. Geçen hafta bir arkadaşımın paylaşımı ve paylaşımdaki olaydan etkilendiğini yazmasıyla dikkatimi çekti bu haber, sonra ayrıntısı ile okudum.

Olay 2012 Londra Olimpiyatları 3000 metre koşusunda geçiyor. Kenya’yı temsil eden atlet Abel Mutai, İspanyol atlet Ivan Fernandez’in önünde yarışı götürüyor ve aralarında yarış boyunca ciddi bir çekişme yaşanıyor. Bitmesine birkaç metre kala Kenyalı atlet Mutai, bitiş çizgisini geçtiğini düşünerek koşmayı bırakıyor. İspanyol atlet Ivan, Mutai’nin hata yaptığını, çizgiyi geçtiğini düşündüğünü fark ediyor ve önce sözlü uyarıyor, İspanyolca anlamadığını fark edince de ilerlemesi için sırtından iterek yarışı birinci tamamlamasını sağlıyor.

Yarıştan sonra bir gazeteci, “Elinizde birinci olma fırsatı varken kazanmasına izin verdiniz, bu davranışınız nedeni nedir?” diye sorduğunda Ivan Fernandez, “Kazanmasına izin vermedim, o zaten kazanmıştı” diyor.  Gazetecinin “Ama kazanabilirdiniz!” ısrarına da “Zaferimin değeri ne olacaktı? Madalyanın onuru olur muydu? Annem ne düşünürdü?” diyerek cevap veriyor.

Yarış sırasında dikkat ve konsantrasyon da sporun bir parçasıyken ve bunu fırsat bilip birinci olsa sportmenliğe aykırı bir davranış kabul edilmeyecekken Ivan’ın bu hareketi, bir yarışı birinci bitirmektense, nasıl bitirdiğinin önemli olduğunu gösteren, koşu görüntüsünde bir ders hepimiz için.

Stres anında insan en doğal hali ile bulunur, ne ise odur. İrdeleyebilir, ayrıntıları düşünür ama stresi ortadan kaldırmak için çözüme giden her yol da mübah görünür. Kim bilir kaç zamandır hazırlandığı yarıştaki hedefi birincilik olan Ivan’ın bu en stresli halindeki tavrı, aslında tüm hayata bakışının özeti.

Evet isterse kazanabilirdi ama bu kazanç annesinin ona bu yaşına kadar öğrettiği, “Sonucun değil sonuca giden yoldaki tavrının mutluluk vereceği, bir onurlu duruşun yüzlerce başarı gibi gözüken ama aslında zaaflardan ya da açıklardan faydalanma olan tavrından daha kıymetli olacağı ve başkalarının kusurları üzerinden elde edilen başarının gerçek bir başarı sayılamayacağı” öğretilerinden daha kıymetli olabilir miydi ya da tüm bu kazançları bir madalyaya değişmeye değer miydi?

Annesi ile ilgili cümleyi “sosyal baskı” olarak değerlendirenler de olacaktır elbette ama o stresli anda gerçekleşen bu tavır, ancak iyi yetiştirilmiş bir evlattan beklenir. Yarışın en kontrolsüz olunabilecek son dakikalarına yakın zamanında atletin aklına gelen anne, aynı zamanda annelerin ne kadar etkin olacağının da kanıtı.

Çocuklara kendileri ya da yaşamla ilgili, ebeveynleri ve özellikle de anneleri tarafından söylenen cümleler, bir süre sonra onların iç sesi haline geliyor. Olumlu cümleler katkı sağlarken, olumsuz cümleler kendini sevemeyen çocukların yetişmesine neden oluyor. “Sen zaten hep böylesin, beceriksizsin, yapamazsın, hep aynısın” gibi ifadeler “Ben zaten hep böyleyim, beceriksizim, yapamam, hep aynıyıma” dönüşüyor. Yani onlarla iletişimdeki her ifade çok kıymetli.

“Bir insanın çocukluğu anavatanıdır” denir ya hep. Bu anavatanda ne ekilirse o biçileceğini de unutulmamalı. Ivan’ın bu koşuda elde edemediği somut  madalya, soyut hali ile hem kendisinde, hem de özellikle annesi başta olmak üzere ailesinde duruyor. Tüm başarısızlıklar da böyle değil mi aslında? Kime göre, neye göre? Sağlıcakla kalın.

© 2020 www.karadenizgazete.com.tr | Karadeniz Gazetesi bir Güçlü Ticari Ve Sınai Ürünler Pazarlama Ticaret Ve Sanayi Anonim Şirketi ‘dir.

Giriş Yap