SON DAKİKA
SON DAKİKA


İğde kokulu sabah
13.07.2020

Merhabalar,

Deniz kenarında, kuş sesleri ile uyandım yeni güne. Hafta sonu da olsa erken kalkmak, hem çocukluktan kalma, hem de iş yaşamının getirdiği bir alışkanlık ama en sevdiklerimden. “Sabahı çok seviyorum. Herkes uykudayken ki sabahı. Daha kimsenin eli sabaha değmemişken!” diyen M.Mungan’ın cümlelerinde kendimi bulmam da bu yüzden belki. Kimsenin elinin değmediği sabahın sessizliğinde sadece doğanın sesini dinlemek ve mükemmel düzeni görmek bile ne büyük şükür sebebi. Böyle sabahları fırsat bilip değerlendirmeye çalışmam da, bu güzel hisleri kaçırmama isteğimden. Sessiz, sakin, dingin sabahlarda atılan her adım bu nedenle kıymetli, bu nedenle anlamlı gelir her zaman bana.

Bugün de farkettim ki; sabahın serinliğini, havanın ferahlığını, günün vakit olarak dinginliğini fırsat bilip yürürken ki her adımım içsel bir yolculuk da aynı zamanda.

Aynı yerdeki yürüyüşlerimde genellikle belirlediğim bir noktadan dönerken bu kez bir farklılık olsun diyerek biraz daha ileri gittim. Farklılık arayışı yürüyüşlerde bile varken hayatta neden olmasın diye düşünürken aniden güzel bir kokuyu en derin hücrelerimde duyumsayarak durdum, etrafıma bakındım ve kendimi bir an ortaokul yıllarımda, Divriği’nin dar ama samimi ve yaşanmışlıklarla dolu sokaklarında, sırtımda çantam, okuldan eve dönerken ki halimde hissettim. O çocuk halimle sağıma soluma bakındım, sokakların her iki yanında üzerinde küçük ve narin sarı çiçekleri olan iğde ağaçlarını gördüm, hafif esintiyle yapraklarının birbirine sürtünerek çıkardığı o sesi duydum sanki. İğde ağacının kokusunu o yıllarda da çok severdim, hatta ağaçların bulunduğu yerden daha yavaş yürürdüm ki yol hemen bitmesin. Nasıl güzel bir koku, nasıl güzel duygular anlatamam. İnsan ne tuhaf bir varlık, bir koku beni aldı, yıllar önceye ve o an hissettiğim duygulara götürdü diye düşünürken bir yandan da kokunun nereden geldiğini bulmak için etrafa bakınmaya başladım ama görünürde iğde ağacı yoktu. Yoktu ama olmalıydı çünkü yanılmış olamazdım, daha doğrusu ben yanılsam da bende iz bıraktığını farkettiğim iğde ağaçlarıyla dolu anılarım yanılmış olamazdı. Kokusunu hissettiğim ama bulamadığım iğde ağacının varlığı olmasa da oluşturduğu duygularla yürümeye devam ettim. Biraz daha ilerleyip yolun diğer tarafına geçtim. İğde kokusu alıp etrafa bakındığım yerin yolun karşı tarafına denk gelen kısmına geldiğimde aynı kokuyu tekrar hissettim. Durdum ve tam da o sırada ağaçların arkasında kalmış bir iğde ağacını farkettim. Bir ağacın beni bu kadar mutlu edeceğini başkası söylese inanmazdım herhalde. Üzerinde çiçekleri yoktu belki ama kokusu ve gri-yeşil yaprakları arasında yeni filizleri vardı, anılarımdaki kadar büyük değildi belki ama varlığıyla oradaydı, sayıca çok değildi ama biricikti ve aynı duyguları yaşattı.

S. Freud “Bir insanı unutabilirsin. Bir insanın sana neler yaptığını da unutabilirsin ama o insanın sana neler hissettirdiğini asla unutamazsın” derken, yaşananlardan çok hafızada kalan duyguların anlamlı olduğuna dikkat çekiyor. İnsan değil ağaç da olsa sonuç değişmiyor, ne hissettirdiği unutulmuyor, ufak bir hatırlatıcı uyaran o güzel duygulara taşıyor.

Bazen bir kek kokusu geçmişe götürür insanı, bazen toprak, bazen sıcak bir ekmek, bazen temiz bir çarşaf, bazen bir çiçek ya da parfüm kokusu.

Ben iğde kokusu ile 13-14 yaşlarıma döndüm bugün. Sizi hangi kokular nerelere götürür hiç düşündünüz mü?

Mis gibi temizlik, ferahlık ve huzur kokan güzel günler dileğiyle..

Sağlıcakla kalın.

© 2020 www.karadenizgazete.com.tr | Karadeniz Gazetesi bir Güçlü Ticari Ve Sınai Ürünler Pazarlama Ticaret Ve Sanayi Anonim Şirketi ‘dir.

Giriş Yap