Merhabalar.
Bu sabah da her sabah gibi erken uyandım. Yaz değil de
sanki sonbahar gibi yaşadığım yerde bu mevsim. Yeni gün, birazda bulutların
etkisiyle henüz olması gerektiği aydınlığa ulaşamamış. Gece yağan yağmurun
ıslattığı sokaklar şehre hem temizlik ve parlaklık, hem de biraz hüzün
yüklemiş. Yaz olmasına rağmen hava serin.
Sabahın o güzel kokusu ve ferahlığını hissetmek için
araladığım penceremden gelen kuş cıvıltıları içime işliyor, yaşama sevinci
veriyor. Uçsuz bucaksız deniz, tüm ihtişamıyla karşımda duruyor ama her zamanki
kadar mavi değil bugün. Biraz yağmur, biraz da gökyüzünün gri rengi yansımış
yüzüne. Şehir henüz uykuda gibi, hareketlilik hissedilmiyor. Kedim Badem de
şehir gibi, uykudan gözlerini açamıyor. Pencere önünde ne yaptığımı merak etse
de, o anki ihtiyacı uyku ve o şu anda bu ihtiyacını karşılıyor. Ben sabahın
güzelliğini ve hissettirdiklerini kaçırmak istemiyorum, o da uykunun ona
verdiklerini. Her canlı gibi bizim de ihtiyaçlarımız farklı ve herkes kendi
ihtiyaçlarına odaklı.
İhtiyaçlarımızın farkında olmadan onları bilmenin,
karşılamamıza yetmediğini bir kez daha anlıyorum. Belki de en büyük dürüstlük
bu diye düşünüyorum şimdi. Kendine dürüst olup neye ihtiyaç duyduğunun farkında
olmak tüm mesele.
Yorgun olduğumuzu bilip dinlenmemiz gerektiğinin farkında
olmazsak daha çok yorulmaz mıyız? Ya da vücudumuzun herhangi bir yerinde
yolunda gitmeyen bir şeyler olduğunu fark etmeden şifa bulmak mümkün olur mu?
Bilmediğinin farkında olmayan öğrenecek çok şeyi olduğunu anlayabilir mi?
Potansiyelinin, gücünün, emeklerinin farkında olmayan bir şey üretebilir mi?
Değişmesi faydalı olan rahatsız edici bir özelliğini anlamayan düzeltici bir
çaba gösterebilir mi?
Hayatın her alanında olduğu gibi farkındalığın da
temelinde kendini fark etmek var. Kendimize dışardan bir gözle bakmak en güzeli
ama bakamadığımız ya da baksak da yanlış gördüğümüz, değerlendiremediğimiz,
anlamadığımız zamanlarda kendimize zaman tanımak da bu farkındalığa dahil.
Nasıl ki acıktığımızda kan şekerimiz düşer, midemiz
kazınır, yeme ihtiyacımızın farkına varırsak, koşarken bir noktadan sonra
nefesimiz kesilir, bacaklarımız titrer, kalbimiz yerinden çıkacak gibi olur ve
durmamız gerektiğini anlarsak, üşüdüğümüzde giydiğimiz kalın kıyafetlerimizi
sıcak bir yere girdiğimizde ısınıp hatta terleyip çıkarma ihtiyacı hissedersek,
düşünce ve duygularımızın da bize bazen somut, bazen soyut uyarılarını dikkate
almamız gerekmez mi?
Hayat kısa, zaman çabuk geçiyor ve her şeyi anlamaya,
fark etmeye, öğrenmeye çalışan insan en çok da kendi varlığının ve
ihtiyaçlarının farkına varmakta geç kalıyor. Siz en son kendinizle ilgili neyin
farkına vardınız ve kendiniz için ne yaptınız?
Bugün her şey gönlünüzce ve size kendinizi “özel”
hissettirecek bir gün olsun.
Sağlıcakla kalın.