SON DAKİKA
SON DAKİKA


Bir Yer
20.03.2021

Merhabalar.

Her gün Covid servisimizde yaptığımız hasta değerlendirmelerimizden birindeydik. Son koridorda, son birkaç hastayı da görüp bir an önce üzerimde bulunan ve beni bunaltan tulum, maske, gözlük, siperlik ve eldivenlerimi çıkarmak istiyordum. Yaklaşık 3 saatin sonunda tulum terletmiş, maskenin metal kısmı yüzümü acıtmış, gözlüğün nemlenmesi görüşümü bozmuş, siperliğin lastik kısmı başımı rahatsız etmiş, her odada konuşmaktan ve ayakta durmaktan yorulmuştum çünkü.


Sondan bir önceki odanın kapısında, gece yatmış olduğu söylenen hastanın gözlem kağıtları, takibi ve tetkiklerini değerlendirdikten sonra hastayı görmek için odaya girmiştim.

Çift kişilik odada tek başına, yatakta yarı oturur pozisyonda uyuyan, kapının sesi ile gözlerini açan, maske ile oksijen desteği alan yaklaşık 80’li yaşlarda ufak tefek bir kadın hastamız vardı karşımda. Kendimi tanıtıp nasıl olduğunu sordum, gözlerimin içine bakarak “Çok susadım” dedi. Hemen yanı başındaki etajerin üzerinde suyu ve bardağı vardı halbuki ama alacak mecali yoktu. Suyunu doldurdum, hemşire hanım içirdi. Kana kana içmek denir ya, nefes almakta zorluk çekmesine rağmen kelimenin tam anlamıyla kana kana içti. Covid dışında da pek çok ek hastalığı olan, refakatçi desteği gereken, düşkün olmasına rağmen kibar ve durumundan şikayet etmeyen bir hali vardı. Servis ekibimiz gereken desteği veriyordu tabii ki ama sürekli yanında durma ve her ihtiyacını anında karşılama gibi bir imkanı ve vakti, özellikle de salgın dönemindeki bu yoğunlukta elbette yoktu. Sadece su içirmekle de bitmiyordu ki zaten, yemek, tuvalet ihtiyacı, kişisel bakımı gibi pek çok konuda da desteğe ihtiyaç vardı. Böyle durumlar için hasta yakınlarınından mümkünse yine pozitif olanları, mümkün değilse de uygun olanları refakatçi almak durumunda kalıyorduk. Hemşire hanıma “Hasta yakınlarına bilgi verip çağıralım, yalnız kalamaz ki bu hasta” dedim, hemşire hanım da “Hocam, geceden beri kaç kez aradık. Çocuklarının kimisi işleri olduğunu, kimisi de onlara bulaşmasından korktuğu için gelemeyeceklerini söyledi” dedi. “Hastanın ek hastalıkları da olduğundan genel durumunun çok iyi olmadığını ve böyle giderse yoğun bakım desteği gerekebileceğini de olayın ciddiyetini anlamaları açısından söyleseydiniz” dedim, “Söyledik hocam, hatta yakınları da biz gelmeyeceğiz, yoğun bakıma alınsın o zaman dediler” şeklinde hepimizin yüreğinde sızı oluşturan cümlelerle durumu izah ettiler.


Son odaya garip duygularla geçtim, viziti zor ve karmakarışık hislerle bitirdim. Bir hastamın salgını “mahşer gibi” şeklinde tanımladığını, ne kadar da haklı olduğunu düşünerek hatırladım. Can derdine düşen insanoğlunun birbirinden kaçışını yadırgamadım, anlamaya çalıştım. Bir anne-baba pek çok evlada bakabilirken, pek çok evladın bir anne-babaya bakamamasına sebepler bulmaya çalıştım, bulamadım. Bulamadım ama mutlaka da, benim aklıma gelmeyen bir nedeni olduğuna inandım. Aynı duyarsızlığı acaba kendi evlatlarına gösterirler miydi diye düşünmekten de kendimi alıkoyamadım.

Doğumla başlayıp ölümle biten, tek gelip, tek gittiğimiz bu dünyevi yolculukta da aslında tek olduğumuzu, herkesin bir yere kadar bize eşlik edebileceğini, o “bir yerin” neresi olacağını bilemediğimizin de, yaşamın belirsizliklerinden biri olduğunu bir kez daha anladım.

Sağlıcakla kalın.

© 2020 www.karadenizgazete.com.tr | Karadeniz Gazetesi bir Güçlü Ticari Ve Sınai Ürünler Pazarlama Ticaret Ve Sanayi Anonim Şirketi ‘dir.

Giriş Yap