SON DAKİKA
SON DAKİKA


''Anne'' der,susarım...
11.05.2020

Merhabalar, Hayatta hep mutlu ve huzurlu olmak istiyoruz ve mutlu ettiği ölçüde seviyoruz herhangi bir insanı ya da nesneyi. Eşle, dostla, arkadaşla, akrabayla güzel vakit geçiriyorsak ve keyif veriyorsa, kıyafetimiz üzerimizde güzel duruyorsa, çiçeğimiz açıyorsa, yemeğimiz lezzetliyse, arabamız istediğimiz özellikleri taşıyorsa, uğraşlarımızdan zevk alıyorsak, evimizde rahat ediyorsak yani içinde bulunduğumuz durumda bizi ne mutlu ediyorsa onu seviyoruz. Bu durumda sevdiğimiz karşımızdaki mi, kendimiz mi tartışılabilir. Kan bağının olduğu ya da olmadığı ama zorunlu temas kurulacak sevgi barındırmayan ilişkilerde de, mecburiyetler bir arada tutuyor ve bazen görev gibi yerine getiriliyor yapılması gerekenler.

Karşılıklı fayda esasına dayanan sözde “sevgiler” içerisinde karşılıksız, çıkarsız, içinde menfaat barındırmayan, sevgilerin en özeli ve en güzeli belki de, bir annenin evladına duyduğu sevgi. Yoksa kim sabaha kadar uykusuz ve yorgun bir başkasını sesini çıkarmadan bekler, tüm ihtiyaçlarını karşılar? Kim yemeyip yedirir, giymeyip giydirir, saçının teline zarar gelse yüreği sızlar? Kim yaşı ne olursa olsun kol kanat gerer, affeder, üzülmesini istemez? Tüm sevgiler güzeldir ve kıyaslamak da doğru değildir elbette ama emin olunan, güven veren, karşılık beklemeden ve çıkarsız seven en fazla kaç kişi olabilir ki hayatımızda? En çok seven, koruyan, kollayan, en çok kahrımızı, nazımızı çeken ve sevgisini kaybetme korkumuz olmadan, bizi her şart ve koşulda seveceğini bildiğimiz başka kim var olabilir ki şu dünyada?

İlk kez küçük bir çocukken anlamıştım bu sevginin karşılık beklemeden hissedilen sınırsız bir sevgi olduğunu. O kadar net hatırlıyorum ki o anları. Hastayken kollarının arasında uyuduğum, çok sevdiği bir eşyasını kırdığımda “canın sağ olsun” dediğini duyduğum, canını sıktığımda üzülmemem için kırılmamış gibi davrandığı zamanların adı aslında “annenin evladına sevgisi”..

Yıllar önce tıp fakültesinde okurken, kadın-doğum stajında sabaha kadar doğum sancısı çeken bir anne adayıyla sabahlayınca ilk kez idrak edebilmiştim anneliğin sadece başlangıcının bile, kelimenin tam anlamı ile “sancılı” olduğunu. Eve geldiğimde anneme sarılıp çektiği zorluk ve fedakarlığı için teşekkür etmiştim. Bir mucizeye tanıklık etmenin heyecanı, sabaha kadar uykusuz geçen yoğun ve yorgun nöbeti unutturmuştu o yıllarda. Anne olmanın ilk şartının “doğurmak” olduğunu düşünürken, 6.sınıfta çocuk hastalıklarında çalıştığım sırada, lösemi olan çocuğunun başında günlerce sabaha kadar gözünü kırpmadan duran bir annenin evladını karnında değil, yüreğinde büyüttüğünü öğrendiğimde anlamıştım ki, anne olmanın tek şartı da doğurmak değil. İster karnında, ister yüreğinde evlat büyütsün her anne kutsal, her anne kıymetli, her anne özel, her anne güzel, her anne ölümsüz..

Kaybedilmiş olsa da, sesi duyulamasa da, sarılmak için bir beden bulunamasa da, duyulan özlemin tarifi olmasa da, özel günlerde oluşan boşluk hissi yüreği sızlatsa da annelikten hiç bir durum alıkoyabilir mi bir anneyi, ölüm bile olsa? Ya da gözü gibi sevdiği, bakıp büyüttüğü, uğruna canını feda edebilecekken kaybettiği evladı için her zaman anne, kaybedilen de her zaman evlat olmaktan çıkabilir mi hiç? Dünya döngüsü içinde yaşananlar durumu ve konumu değiştirse de, değişmeyen gerçeklerden anne ve evlat olmak.

Annesi tarafından terk edilmiş, annesini hiç görmemiş, tanımayan, anne sevgisini tatmamış olanlar için bile değişmez bir gerçek var olan anne..

Bir yıl daha onlara atfedilen bir günü geride bırakırken, başta canım annem olmak üzere karnında ve yüreğinde evlat büyüten tüm annelerin, ilahi takdirle anne olup anne kalabilenlerin, bir evlada annelik yapabilenlerin ve yüreklerde ölümsüz fakat dünya hayatında kaybettiğimiz annelerimizin günü kutlu olsun.

Diğer özel günlerde olduğu gibi sevgi gösterilerimizin kimseyi kırmadığı, incitmediği, boşluk hissi oluşturmadığı bir gün geçirmiş olmayı dilerken, kaybettiklerimize rahmet, varlığıyla yanımızda olanlara uzun ömürler duasıyla..

Cennet onlarla anılıyorsa, çocuklar anne diyerek ağlıyorsa, onların eksikliğini hiçbir şey dolduramıyorsa yok ki daha ötesi. Ne kelimeler yeter cümle kurmaya, ne cümleler yeter duygularımı anlatmaya. Bu nedenle “anne” der, susarım.

Sağlıcakla kalın…

© 2020 www.karadenizgazete.com.tr | Karadeniz Gazetesi bir Güçlü Ticari Ve Sınai Ürünler Pazarlama Ticaret Ve Sanayi Anonim Şirketi ‘dir.

Giriş Yap