SON DAKİKA
SON DAKİKA


An
13.11.2021

Merhabalar.

“Bir canlıya verilecek en değerli hediye dikkatinizdir” yazan bir cümle okumuştum aylar önce. Nerede, ne zaman ve kime ait hatırlamıyorum ama kelimeler dün gibi aklımda. Artık dinlemekten çok konuşmayı seven, telefonu olmadan yapamayan varlıklar haline dönen insanoğlu için “dikkatini bir başkasına vermek” gerçekten de kıymetli bir hediyeye dönüştü ne yazık ki. Sadece bir başkasına da değil, dikkatimizi kendimize verebilmek bile yani hep bahsedilen anda olmayı ve anda kalmayı başarabilmek de çok kıymetli. Zihnimiz o kadar yoğun ve karışık ki, gün içerisinde bir işi yaparken aklımız ya bir önceki adımı sorgulamakla ya da bir sonraki adımı planlamakla meşgul. Halbuki yaşam kontrol edilebilir bir şey değil, ne geçmiş ne de gelecek kontrolümüz altında.

Geçmiş kontrolümüz altında değil çünkü olan oldu, bitti, gitti, değiştirme ihtimalimiz yok. Gelecek zaten muamma, zamanın ne getireceğini bilme şansımız hiç yok. Yani hükmümüzün geçebileceği, en kontrolümüz altındaki tek zaman şu an, kaldı ki o bile tamamiyle mümkün değil ama en azından geçmiş ve geleceğe göre yönetilebilirliği çok daha fazla. Yani yaşamımızı yönetmenin temeli anda kalabilmek, anda olmayı başarabilmek çünkü yaşam anın içinde. Aldığımız tek bir nefes bile şimdiki ana ait, geçmişe ya da geleceğe değil. Doğduğumuz yeri, zamanı, bedenimizi, karakterimizi, ailemizi, etrafımızdaki insanları, hatta acılarımız ve mutluluklarımız gibi duygularımızı, kimi zaman düşüncelerimizi bile biz seçemiyoruz ama tüm bunlarla kurduğumuz ilişkiyi yani deneyimleme biçimimizi biz seçiyoruz. İşte bu deneyimleme biçimini gözlemlemeyi başarabilmek, bizde, zihnimizde ve bedenimizde oluşturduğu etkiyi eleştirmeden, yargılamadan, düzeltmeden, olduğu gibi kabul ederek fark etmek içinde bulunduğumuz an ile temas etmek demek. Çoğu zaman günün nasıl bittiğini anlamadan geçmiyor mu sizler için de zaman? Hayat sanki sadece işleri yetiştirmek ve günlük rutinleri yapmaktan ibaret gibi akıp gidiyor. Bunları yaparken ne aldığımız nefesin farkındayız, ne bedenimizde olanların, ne de duygularımızın. Eğer günlük etki bedenimizde ağrı oluşturuyorsa dikkatimizi çekiyor ve oraya odaklanıyoruz ya da öfke, kızgınlık gibi sıklıkla olumsuz bir duygu bizi zorluyorsa ancak o zaman bu duygunun farkına varıyoruz.

Halbuki günlük koşturma içinde kim bilir kaç kez sağlıklı nefes alıp veriyoruz, kim bilir ne kadar ağrımız sızımız olmadan vakit geçiriyoruz, kim bilir kaç kez heyecan duyuyoruz, mutlu oluyoruz, gülüyoruz ama bunları çoğu zaman farkında olmadan, o davranış ya da duygunun içinde kalamadan, yüzeysel yaşıyoruz. Duygu ve düşüncemiz her ne ise, olumlu ya da olumsuz ne hissediyorsak, bunlar varlığımızda ne oluşturuyorsa bu etkinin bedensel ve ruhsal izlerini takip etmek, bu izlerle temas etmek, bir süre bilinçli ve kontrollü olarak bu hislerde kalmak hem kendimizi tanımak ve anlamak, hem de yönetmek açısından fayda sağlayacaktır. Şimdi derin bir nefes alalım, dikkatimizi bu anda toplayalım, sonra duygu ve düşünce olarak zihnimizde olup bitenleri, deneyimlediğimiz hissin ne olduğunu, bize iyi gelip gelmediğini anlamaya çalışalım. Otobanda hızla hareket eden bir araç içinde giderken, yol kenarında göremediğimiz güzel ya da çirkin her ne varsa farkına varmanın tek yolunun yavaşlamak olması gibi, hayatta da biraz frene basarak olup biteni ve bizde oluşturduğu etkiyi anlamak hepimize iyi gelecek. Sağlıcakla kalın.

© 2020 www.karadenizgazete.com.tr | Karadeniz Gazetesi bir Güçlü Ticari Ve Sınai Ürünler Pazarlama Ticaret Ve Sanayi Anonim Şirketi ‘dir.

Giriş Yap