Hafta sonu şehir dışına çıkmam gerektiği için bu mini
seyahatimde 4 uçak yolculuğu yapmak durumunda kaldım. Dikkatimi çeken bir husus
oldu. Havaalanında tüm önlemler alınmış, sosyal mesafeler korunmuştu, hatta
çantalarımızı koyduğumuz kutuların bile geri verilirken dezenfektan ile
silindiğini gördüm. Uçağa binerken de mesafeye dikkat edilerek yerleştirme
yaptılar. Ama biz millet olarak kurallara çok fazla tahammül edemiyor olmalıyız
ki uçak indikten sonra hostesin uçağı sırayla terk edeceğimizi söylemesine rağmen
herkes o anda çantalarını almak için ayaktaydı ve mesafesiz koridorda
bekliyordu. Dört uçak dolusu farklı insan ama algı ortak; uçaktan erken insen
otobüs aktarmasında bekleyeceksin, ilk otobüsle transfer edilsen bagaj alımında
bekleyeceksin. Peki neden bu acelecilik? Pandemiden önce de beni rahatsız eden
bir husustu bu ama bu dönem daha da rahatsız etti. İnsanlarımızda halen pandemi
algısının gelişmediğini ve bu virüsle birlikte nasıl yaşamaları gerektiğini
öğrenemediklerini gördüm.
Aşılara ve bu
yasaklara güvenip pandemi döneminin yakın zamanda son bulacağını hiç kimse
düşünmesin. Hiçbir aşının %100 koruyuculuğu olmadığı gibi virüsler dönem dönem
mutasyona uğrayabilir. Biz bu dönemde tüm silahlarımızı kullanarak hareket
etmeliyiz. Ne aşının rehavetine kapılmalıyız ne de aşıları sorgulamalıyız. Aşı
olduğu halde hastalığa yakalanan sağlık çalışanı arkadaşlarımız var çünkü bu
aşının bir de rapel dozu var. İşte bu yüzden ne bana bir şey olmaz mantığı ile
hareket etmeli ne de aşı beni korur diye
düşünmelidir. Karşı karşıya kaldığımız bu virüs herkeste aynı seyretmiyor ve
ciddi bulaştırıcılığı olan bir virüs karşısında biz bireysel hareket edemeyiz,
toplumsal sorumluluk ruhuyla hareket etmeliyiz.
Evde oturup teması
azaltmak için tüm çabayı gösteren bir
grup vatandaşın yanı sıra umursamaz tavırlarıyla ciddi bulaşa sebep olan bir
grup daha vardır. Bu şekildeki tutarsız davranışlarla bir pandemi dönemi son
bulmayacağı gibi kaygı durumumuzu yükseltip ruhsal yönden hastalıklı bir toplum
olmaya doğru ilerleriz.