Hepimizin başına gelmiştir. Bazen bir şeyi çok isteriz ancak
ona ulaşana kadar duyduğumuz istek ve heyecan seviyesi ulaştıktan sonra aynı
kalmaz. Ulaştığımız andaki cazibesi bazen ulaşana kadar geçen süreçtekinden
daha düşük olabilir. Hatta bazen de tamamen bitebilir.
Diğer tarafta yaşamda bazı insanlar elde etmek istedikleri
durumlara ulaştıktan sonra da o durumla ilgili heyecanlarını hiç yitirmezler.
Peki ne olduğunda ulaşılan durumun değerliliği devam eder?
Bazı insanlar hedeflerine doğru yol alırken bazen ilk engelde
bazen de birkaç engel sonrasında yürümekten vazgeçerler. Bazıları ise engel
tanımaz kararlılıkla varış noktasına ulaşırlar.
Buradaki farkı yaratan durum nedir?
İçsel nedenlerimiz, bizi yolda tutan en güçlü
yakıtlarımızdır. Son derece soyuttur ve bizi öz değerlerimizle buluşturur.
Nedenlerimiz değerlerimizdir.
İnsan gerçek tatminkarlığı “anlamları” duyumsadığında yaşar
ve anlam, sadece öz değerlerimizle buluştuğumuzda duyumsanabilir.
Her insanın dünya yaşamı içindeki mücadelesi bilinçaltı
düzeyde kendini gerçekleştirmek üzere programlıdır. İnsan yaşamında neyi
arzularsa arzulasın, en derin boyutta kendini gerçekleştirmek asıl amaçtır. Her
arzulama, aslında üst anlamlarla buluşma hikayesidir. İnsan çoğu zaman bunu
farkında değildir. Bununla birlikte “Bu istek aslında neye hizmet ediyor?”
sorusunun cevabına yaklaştıkça anlam artar ve yol kolaylaşır.
Antik çağda da, Ortaçağda da, günümüzde de insanın geleceği
bilme hevesi ‘insanın en beyhude çabası olarak’ hiç azalmadı dersek yanlış
olmaz. Oysaki geleceği bilme arzusu yerine bugünkü eylemlerin gelecekteki sonuç
olasılıklarını analiz edebilmek son derece değerli bir liderlik yetkinliği.
Hepimiz her an sonsuz olasılık içinde yaşıyoruz. En çok
istediğimiz durumlara ulaştığımızda da bu durumun bize getireceği sonsuz
olasılıklı sonuçlar var. Üstelik de hem istenen hem de istenmeyen
sonuçlar…
Çok istediğimizde genellikle olası olumsuz sonuçları, asla
istemediğimizde de olası faydalı sonuçları pek
öngöremiyoruz demektir. Oysaki her anda hepsinden vardır.