Devlet Adamı olmanın ilk şartı tarihini iyi bilmek, tarihten
ders çıkarmak, insanını tanımak ve korumaktır.
Fatih İstanbul’u aldıktan sonra tüm komutanlarının,
vezirlerinin, azınlık temsilcilerinin ve onların din adamlarının önünde şöyle
der; “İstanbul’u almakla Hektor’un öcünü almış olduk!”
O sırada Fatih’in huzurunda bulunan Kardinal İsidore, bu
olayı Papa 2. Pius’a yazdığı mektupta; “Truvalıların Prensi Fatih Sultan
Mehmet, Hektor’un öcünü aldık dedi”, diye yazar.
Fatih, tarihi çok iyi araştırdığı için Truvalıların
kökeninin Truva Kralı TURKOS’a dayandığını, Truvalıların Türk olduklarını
biliyordu.
Doğu-Batı arasındaki ilk paylaşım savaşında Truvalı
Hektor’un, Akha Ordusunun Komutanı Agamemnon tarafından öldürüldüğünü
“Homeros’un İlyada” adlı destanında okumuştu. Fatih altı lisan bilen, teknik
bilimleri inceleyen mükemmel bir zekaya sahipti!
Doğu-Batı arasındaki en kanlı savaşlardan biri de 19 Şubat
1915’te Çanakkale’de başladı. İngilizler en güçlü donanmalarıyla savaştılar ve
yenildiler.
Birinci dünya savaşından sonra Osmanlı ile İtilaf Devletleri
arasında, ateşkes sağlayacak ve Sevr’in temelini oluşturacak “Mondros
Antlaşması”
30 Ekim 1918’de Sultan Vahdettin’in emri ile imzalandı. Ama
nerede imzalandı? Hektor’u yenen Akha Komutanı Agamemnon’un adının verildiği,
İngiliz zırhlısı “Agamemnon’da!”
Atatürk 30 Ağustos 1922 Başkomutanlık Zaferinden sonra,
Kurmaylarından harita üzerinde son bilgileri aldıktan sonra ve aynen şöyle der;
“İşte şimdi Hektor’un öcünü aldık!” Bu kez, emperyalist devletlerin ordularını
yenen Büyük Atatürk, bir kez daha Hektor’un öcünü almıştı!
Biri, çağ kapatıp yeni bir çağ açan, diğeri dünyanın tüm
emperyalist devletlerinin ordularını yenip son Türk Devletini kuran iki büyük
komutan ve devlet adamı! Dünya durdukça unutulmayacaklar…
Yirmi yıllık iktidarlarının sonunda, ülkemizi getirdikleri
yere bakınca, AKP siyaset adamlarının kaliteleri hakkında net bilgi sahibi
olabiliyoruz!
Son zamanlarda ısıtılıp-ısıtılıp tekrar Türk Milletine
sunulmaya çalışılan,
Türk Tarihinden ve Türklükten nasibini almamış Abdullah
Gül’ü ve adamlarından bazılarını bir daha tanıtalım. Umarım bu yazdıklarımızı,
bunları devlet adamı zanneden muhalefet liderleri de okur!
Gül, İngiltere Üniversiteleri arasında tek “Kürt
Araştırmaları Enstitüsü” bulunan Exeter’de okudu. Bu ilginç üniversite
çoğunlukla Suudi İslam inanışına mensup kişilerin eğitim aldıkları bir yerdir.
Aynı zamanda, İngiliz İstihbarat Servisleri, yurtdışı görevine gidecek
elemanlarını buradan seçer. Gül, merkezi Cidde’de bulunan İslam Kalkınma
Bankasında da 8 yıl çalıştı!.
Dışişleri Bakanlığı sırasında tüm dış temsilciliklerimize,
“FETÖ Okullarına her türlü yardım yapılsın” diye resmi yazı yazacak kadar
FETÖSEVERDİR!
Cumhurbaşkanı iken; Türk Ordusuna kumpas kurmak isteyen AKP
üst yöneticilerine, “Bir Savcı bulun, önce suçlamaları delillendirin ve
gereğini yapın” diyecek kadar Türk Ordusu düşmanıdır.
Suudi Kral, Ankara’ya geldiğinde Anıtkabir’i ve Çankaya
Köşkünü ziyaret etmedi.
Dönemin Başbakanı Erdoğan ve Gül birlikte Kral’ın oteline
gidip, T.C Devleti Cumhurbaşkanlığı postunu Arap Kralın ayaklarının dibine
attılar.
İngiltere Kraliçesi 2008’de A. Gül’e “Büyük Şövalye Nişanı”
taktı.
Bu nişan ancak, İngiltere’nin kutsal saydığı değerleri ölümü
pahasına savunanlara, Kraliçe tarafından verilir! Bu nişan, İngiliz
Donanması’na ait,
“HMB Illustrious” adlı uçak gemisinde verildi. Fakat, T.C
Cumhurbaşkanı’na nişan verilen gemiye Türk Bayrağı asılmamıştı! Bu törende Ali
Babacan da vardı. O da Exeter çıkışlıdır ve Gül’ün üç prensinden biridir.
Gül’e ayrıca 2010 yılında Chatnam House ödülü yine Kraliçe
tarafından verildi.
Gül 2011 yılında Kraliçe’nin özel davetlisi olarak saraya
gitti ve orada yaptığı konuşmada “Gelecek için ortak vizyonumuz var” dedi.
Gül, sinsidir. Tüm siyasi hayatı boyunca, düşüncelerini
açıkça söylemekten çekinmiş, inandığı fikirler uğruna mücadele etmekten korkmuş
biridir.
Libya’da çadırda Kaddafi, Erbakan’ı azarlarken de sustu,
Hulusi Akar askeri helikopterle Huber Köşküne inip, Erdoğan’ın talimatını
ilettiğinde de sustu!
Gül’ü ve prensi Babacan’ı neden tekrar parlatıp,
televizyonlara sürekli çıkarmalarını anlamanıza yardımcı olmak için bu
satırları yazdım. Emperyalistler, adamlarını her zaman korurlar!
Bizim gibi Kuvvacıları mı? Bizleri hem Allah korur hem de Türk Milleti…
Sağlık ve başarı dileklerimle...