Bir insanın ederi, kendine verdiği değer kadardır. Ne bir
eksik ne bir fazla.
Ama kişi, üzerinde milletini temsil eden bir unvan
taşıyorsa, isterse kendisi beş para etmeyen biri olsun, o makama gösterilmesi
gereken saygıdan asla fedakarlık edemez. O makamın haysiyetini, şerefini canı
pahasına korumak zorundadır. Çünkü o makam milletindir. Kendisi emanetçidir.
Eğer emanete hıyanet ederse milletine düşen, bu kişiden
hesap sormaktır…
Türk tarihine ve Türk milletine göre, Türk ordusunda
orgeneral olmak, genelkurmay başkanı olmak, kuvvet komutanı olmak şereflerin en
büyüğüdür.
Türk milleti bu makamlara baktığında, Mete Han ile (MÖ 209)
başlayan 2.230 yıllık düzenli ordusunun komutanlarını görür. Dünyanın tüm
emperyalist devletlerinin ordularını yenen ve devletimizi kuran Atatürk’ü
görür.
Şehit kanlarıyla sulanmış sancağını görür. Saygıdan içi
titrer o makamlarda bulunanlara bakarken.
Amma, bir zamanlar Mete Han’ın, Fatih’in, Atatürk’ün
oturduğu makamlarda oturan, onlarla aynı üniformayı giyen, Türk milletinin
evlatlarının canını emanet ettiği kişiler, Devlet protokolü sırasında,
minberden Atatürk’e hakaret eden bir densizin dört sıra arkasına atılmayı
kendisine ve temsil ettiği makama yakıştırıyorsa, Türk milleti için o makam
geçici olarak yok hükmündedir.
Şahsen ben, acemi askerliğini yapmakta olan bir Mehmetçiğin
önünde saygıyla eğilirim ama temsil ettiği makamın kutsallığını ve saygınlığını
bilmeyen omuzu kalabalıklara selam bile vermem…
Hadi Paşalar, daha önce yaptığınız gibi AKP’nin örgütünden
gelen tetikçi savcılara koşun dava açın, içiniz ferahlar…
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Atatürk’e hakaret eden kişiyi,
devlet protokolünde 40’ıncı sıradan 12’nci sıraya çıkarmasına gelince;
Aynı Erdoğan, “Kurtuluş Savaşını keşke Yunan kazansaydı”
diyen yobazı, devletin sofrasında yedirmedi mi?
Başdanışmanı ve SADAT Başkanı emekli general, İslam Anayasasını
yaptıklarını, resmi dilimizin Arapça olacağını, Mehdi’yi beklediklerini
açıklamadı mı?
Tüm bunlar ve yüzlercesi, Erdoğan’ın haberi olmadan mı
yapılıyor sanıyorsunuz?
Türk Ordusunun Genelkurmay Başkanının ve Kuvvet
Komutanlarının, Türk Devletinin Kurucu liderine hakaret eden Diyanet İşleri
Başkanından, azılı FETÖ’cü AKP Grup Başkan Vekili Cahit Özkan’dan geriye
atılmasının, Erdoğan’ın emriyle yapılmış bir aşağılama işlemi olduğunu görmüyor
musunuz?
Erdoğan bu hareketiyle, kurma hazırlıklarında ileri bir safhaya
geldiği “Federe İslam Devletinin” işaret fişeğini patlatmıştır. Görmek
istemeyen gözler görsün diye…
DOĞRU Parti iktidarında “Diyanet İşleri Başkanlığı” Anayasal
bir kurum olmaktan çıkarılacaktır. Tıpkı TRT gibi. İki kurum da Atatürk’ün
kurduğu, Laik Cumhuriyetin dengeli kurumları haline getirilecektir.
DOĞRU Parti boşuna “Devr-i Sabık yaratacağız” dememektedir.
Bizim her sözümüz, üzerinde yıllarca düşünülerek
hazırlanmıştır.
Hesap soracağız!
Taliban gibi kafa kesici katillerle, “İnanç farkımız yok”
diyenlerden,
Atatürk’e hakaret eden yobazlardan,
Yanmaz kefen, uçan takunya satıp fakir fukarayı
dolandıranlardan,
İnsanlarımızı; şıhlardan, şeyhlerden, kerameti kendinden
menkul seccade şeytanlarından kurtarıp, Türk milletinin onurlu ve saygın,
dünyanın nimetlerinden yararlanan, sorgulayan bireyler haline getireceğiz.
Bizlere istedikleri kadar tv-gazete ambargosu uygulasınlar,
DOĞRU’lar olarak Türk milleti ile gönülden gönüle konuşur yine anlaşırız.
Çünkü bizler Türk milletinin emrindeyiz. Hem de karşılık
beklemeden!
Ne mutlu Türküm diyene ve sözünden dönmeyene!