Evet, her insanın bir duruşu olmalı! Hele siyasetçilerin,
özellikle toplum önderi olmak iddiasındaki parti genel başkanlarının! Bu duruş,
çelik gibi sağlam, ekmek-su-hava gibi dürüst olmalı. Siyaset, dürüst yapıldığı
zaman güzeldir. Bizdeki siyasetçilerin çoğunda bu anlayışı maalesef
göremiyoruz.
İnsan ve toplum yaşamındaki çok önemli konularda
siyasetçilerdeki bu duruş ve dürüstlük eksikliği, ülkedeki siyaset sorununun da
kaynağını oluşturur.
Nasıl ki insanlardan önemli konularda ilkeli bir duruş
bekliyorsak, siyasi partilerin de bir duruşu olmalı. Partilerin programlarında
yazılı temel konuları kapsayan bu duruş, elbette ki birbirleriyle
konuşmalarına, ülke meselelerinde fikir alışverişi yapmalarına, tartışmalarına
engel değildir.
Örnek verelim!
DOĞRU Parti’nin duruşu şudur:
Anayasamızın ilk altı maddesi, Atatürk ilke ve devrimlerinin
Türk Devlet yapısında etkin olması, demokratik standartlarımızın yükseltilmesi,
özgürlüklerimiz, Laik Cumhuriyet, Hukuk Devleti ve tüm Türk milletini
kucaklamak, insanların etnik kökenlerinin, inançlarının, anadillerinin onların
onurları sayılması, resmi dilimizin Türkçe olması bizim için tartışılmazdır.
Böyle uzunca bir girişi, Erbakan’ın vefatının onuncu yılı
nedeniyle yapılan toplantıdaki katılım ve konuşmalar için yapmak zorunda
kaldım, özür dilerim. AKP Genel Başkanının siyaset yapma tarzında karşı
olduğumuz en önemli konular;
İnancı siyaset malzemesi yapması, ülke birliğinin temel taşı
olan laikliği tahrip etmesi, devletimizi kuran Atatürk ve arkadaşlarına sürekli
hakaret etmesi, pozitif hukuk yerine şeri hukuku istemesi, ülkeyi dar-ül harp
olarak görüp soygunlara geçit vermesi değil mi? İyi de inanç temelli siyaseti,
İhvan anlayışı yönetimi Türkiye gündemine sokan, İhvan Genel Sekreterliği
yapmış, rahmetli Erbakan değil mi?
AKP Genel Başkanı, bu anlayışı arttırıp ülkeyi din devleti
eşiğine getirmedi mi? Anayasa Mahkemesi AKP’yi “Laiklik karşıtı eylemlerin
odağı” olarak mahkum etmedi mi? Davutoğlu ve Babacan, ülkenin soyulmasına,
yargısız infazlara bir gün, bir kere karşı çıkmayıp, suç ortaklığı yapmadılar
mı?
Türk devletinin temeli olan Anayasamızın ilk altı maddesini
“Uygun İklim” olduğunda tartışmaya açacaklarını söyleyenler, başımıza Suriyeli
belasını saran bu stratejik derinlik (!) sahibi kişiler değil mi?
Ülkenin temel konularında, onurlu birer duruş sergileyemezsek,
geçim sıkıntısı içinde olan sade vatandaştan ne bekleyebiliriz ki? Eğer, “Biz
bunlara yakın durursak oy alırız” diye düşünüyorsanız, vah ki ne vah! Ülkemizde
dindarlık gerekçesiyle oy verenlerin oranı %8-%12 arasındadır. Erbakan, en çok
oy alıp Çiller desteğiyle, Başbakan olduğunda aldığı oy %21 idi.
AKP Genel Başkanı, DYP-ANAP birleşmesini Çiller-Mehmet
Ağar-Erkan Mumcu yardımıyla dinamitledi, merkez sağ oyları aldı ve oy oranını
yükseltip tek başına iktidar oldu. AKP’nin toplam oyunun yaklaşık %50’si merkez
sağ oylardır. Bu oylar aynı zamanda Türk milletinin çimentosudur. İlk seçimde
DOĞRU Parti bu oyları geri alacaktır. Duruşu olmayanlar, rüzgarın estiği yöne
doğru eğilirler. Dik duramazlar.
Not;
Sayın Çiller, siz Türk siyaseti ve 28 Şubat 1997 MGK
kararları ile ilgili olarak konuşmayın. Bir devlet belgesinin altına imza atmak
ve attığınız imzaya sahip çıkmamak bir karakter göstergesidir. Kararların
altına MGK’da imza atan siz, Bakanlar Kurulu’nda imzalayan ve imzalatan siz, 14
yıl boyunca konuşmayan siz,
Demirel rahmetli olunca yalan yanlış konuşan yine siz!
Utanmıyor musunuz?
Siz, kooperatifinizin ve oğlunuzun arazisine otel yapmak
için izin aldığınız Saray’dan ayrılmayın. Sonra mahcup olursunuz. Kime
söylüyorum ki? Parsadan’ın bile dolandırdığı birine ne anlatıyoruz ki!
Eşinizi kolunuza takın, doğru Saray’a kahve falı bakmaya
gidin. Sıra size gelince nasılsa konuşacaksınız!