Ne
yaptığını gerçekten bilen insanlarla yaşamak, bir iş yapmak, bir sonuca ulaşmak
kolaydır. Alışveriş yapacaksa kısa sürede doğru yöntemlerle işlemini
gerçekleştirir. Kararları nettir. Kararları net olmadığı zaman bile en uygun
çözümü üretir ve kısa zamanda işi başarır. Bu insanlar eleştiriye açık
insanlardır, doğru yönlendirme alırlar. Ancak genellikle, kendi eğilimleri ve
tercihleri üzerinde ilerlerler. İşlerinde ve yaşamda “proje” mantığıyla hareket
ederler.
Esasında
yaşamda belli bir hedefe yönelik işlemlerin hepsinin temelinde bir “proje”
kavramı yatmaktadır. Projelerde; genel amaç, özel amaç, mantıksal matrisler,
doğrudan faydalanıcılar, nihai faydalanıcılar, somut çıktılar, performans
göstergeleri, faaliyet zaman planlaması, bütçe planlaması, harcama aşamaları ve
yöntemleri, ihale biçimleri, aksamalara karşın B ve C planları, risk
planlamaları ve öngörüleri, yedek akçe konuları vb. çeşitli konular vardır.
Projelerde,
faaliyet planlaması kısmında, farklı uygulama paketleri bulunmaktadır. Proje
süresi içerisinde olmak üzere, bu paketlerin her birinin başlayacağı ve
biteceği tarihler, dolayısıyla iş paketinin uygulama süresi tanımlanmaktadır.
Projelerin, dönemi içerisinde, zamanla oluşan gerçekleşme yüzdeleri de bu tablo
yardımıyla çıkarılmaktadır.
Proje;
bir çerçeveli olabileceği gibi, birden çok projenin kapsandığı proje olabilir.
Yani ortaya genel hedefler ve özel hedefler konmuş olabilir. Genel hedef
projeleri söz konusu olduğunda, bu kapsamdaki özel projelerin bir çarpan etkisi
oluşturması da ayrıca hedeflenmelidir. İdari sistemlerde, ortaya konulmuş olan
proje hedeflerinin hepsinde, bu şekilde özel hedefler, genel hedefler, çarpan
etkisi oluşturacak olan hedefler yer almalıdır.
Siyaset,
doğruları söylemek sanatı olmalıdır. Siyaset; içerisinde tekniği ve sosyaliteyi
bir bütün halinde kapsamaktadır. Teknik ve sosyal olarak doğru yaklaşımlarla
siyaset yapıldığında, aynen proje mantığı gibi gelişme çarpan etkisi yani hızlı
kalkınma yaşanır. Çözümlere dayalı bir siyaset, tekniği üretimi bir proje
mantığıyla öne çıkaran bir siyaset uygulandığında, bu siyaseti uygulayan
iktidarda muhalefette birlikte yücelir ve yükselir.
Türkiye
Cumhuriyeti toplumu, bütün konuları çok kapsamlı gören, değerlendiren,
yorumlayan ve doğru nabız veren bir toplumdur. Hangi kesimden olursa olsun,
bilinçli ya da bilinçsiz yapılabilen algı yönetimleri ile toplum
yönlendirilmeye çalışılırsa çalışılsın, toplum her zaman sağduyulu bir karar
vermiştir. Bu karar da demokrasi olmaktadır. Her ne kadar algı yönetimleri
yapılırsa yapılsın, toplumun seçimler sonrasında verdiği kararlar hep birlikte,
Türkiye için hayırlı kararlar olmuştur.
Çünkü
Ülkemizin insanlarının kararlarında, samimiyet, çaba, çile, uğraşı, azim,
memleket sevgisi, düşünce vardır. Ortaya çıkan sonuçlar, Ülkemizin kararıdır.
Bu konuda çok huzurluyum. Süreçlerin Ülkemizi çok daha güzel günlere, geleceğe,
çok daha kalkınmış bir geleceğe, çok daha kalkınmış bir Türkiye’ye
ulaştıracağından hiçbir şüphem yok.
Göstereceğimiz
çabalarla, çalışmalarla, doğru kararlarla, doğru proje uygulamalarıyla, Dünya
Ülkelerinin 2030 yılındaki en güçlü on ekonomisi arasında yer alırız. Bu
coğrafyada, bu jeopolitik konumda, Türkiye Cumhuriyeti’nin güçlü olması,
ekonomisinin güçlü olması, dünya barışı açısından da son derece önemlidir.
Dünyanın geleceği, mutlu geleceğinde, Türkiye’nin fonksiyonu olmazsa olmazdır.
Bu
Covid 19 meselesi, dünyanın kendisine gelmesini de sağlayacaktır. Kinetiğin
sadece ana güç olmadığı, enerjinin korunduğu ve potansiyelin de en az kinetik
kadar önemli olduğu ve birbirini tamamlayıcı olduğu görülmüştür. Söylemek
istediğim şu: İnsanların alışveriş ihtiyaçları değiştiğinde, sınırlandığında,
dinamik koşullar oluştuğunda, toplumsal uyumun, gençliğin yani potansiyellerin
değeri ortaya çıkmaktadır. Covid 19 potansiyellerin özellikle sürdürülebilir
ekonomi anlamında kinetikten çok daha önemli olduğunu göstermiştir belki de.
Sonuç
olarak şunu söylemek istiyorum. Türkiye için şu aşamada ortaya koyulacak olan
en önemli proje kanımca tasarruf ve doğru harcama projesidir. İdari yapılarda
yapılan harcamalar çok dikkatli bir şekilde ele alınmalı, tasarruf ilkeleri
uygulanmalıdır. Kaynaklar, tarımsal üretime, imalat sanayisinin
güçlendirilmesine aktarılmalıdır. Projelerin fizibilite etütlerinin doğru
yapılması ve beklenen faydayı mutlaka ortaya koyan projeler olması
gerekmektedir. Bunun için de çok dikkatli bir yönetim sürecine ihtiyaç vardır.
Türkiye’yi özellikle ayağa kaldıracak olan şey, belediyelerin mevcut durumda
doğru teknik uygulamaları yapacak hale getirilmesidir. Bunun için farklı
modeller uygulanmalıdır. Teknik belediyecilik kavramı güçlenmelidir. Bunun
için, belediyeler ve kamu kurumları arasında ARGE’yi öne çıkaran ortaklıklar ve
çerçevesel yapılar geliştirilmelidir. Önümüzdeki dönemler, Türkiye’nin iç
huzurunu çok daha da güçlendireceği, tarımsal üretimini artıracağı, imalat
sanayisini ve özel girişimleri güçlendireceği, özellikle hangi partiden olursa
olsun tüm belediyeleri modernize edecek güçlü kılacak uygulamaları yapacak hale
getireceği bir dönem olacaktır. Dediğim gibi, bilimi öne çıkaran güçlü
Türkiye’ye hem bizim hem de Dünyanın ihtiyacı var.