Değerli okuyucularımız, sevgili inanç sahipleri...
Yaşadığımız bu çağda İslam’ın ve İslam’ın şartlarının, çalışmanın, birlik ve
beraberliğin, dayanışmanın, kaynaşmanın, istişarenin, dertleşmenin ve derman
olmaya çalışmanın ne olup ne olmadığını bilmemek, anlamamak mümkün değildir.
Bizim inancımız odur ki; hiçbir topluluk istişareden zarar
görüp helak olmamıştır. İstişareyi terk etmek, toplumu ayrılığa, yıkmaya, helak
etmeye sebep olur. Bir millet istişare ettikçe işlerinin doğruluğuna her zaman
yol bulur.
Bugün yaşadığımız dış saldırılar ve bazı iç meselelerimiz
için her zamankinden daha çok istişareye ve birlikte hareket etmeye, yani tek
vücut olmaya ihtiyacımız vardır “Sen zot ben zot, ata kim verecek ot” misali
olmanın, işleri yokuşa sürmeye çalışmanın ve diğer bazı (ekonomik, siyasi,
toplumsal) menfaatleri öne çıkarmmanın zamanı değildir. Çünkü ülke menfaati her
şeyin üzerindedir. Böyle davranmanın insanı çok daha saygın ve sempatik
yapacağının bilinmesi elzemdir. Bunlara riayet edenler, toplumun kahir
ekseriyeti tarafından takdir edildiği açık bir gerçektir.
Değerli okuyucularımız, üzerinde doğup büyüdüğümüz bu cennet
vatanımız bizim en değerli varlığımızdır. Birbirimizle komşuluk yapmayı,
paylaşmayı, kaynaşmayı bu topraklarda öğrenir ve de yaşarız. Varlığımızın özü
demek olan bu vatan toprakları,herhangi bir durumda saldırılara maruz kalır da
tehlikeye düşerse, bizler bütün varlığımızla, her şeyimizden vazgeçeriz ve onun
kurtuluşu tek ideal haline gelir. Tıpkı bundan yüzyıl (bir asır) önce, tarihe
altın harflerle geçen Kurtuluş Savaşı’nda olduğu gibi bir araya gelir ve aynı
mücadeleyi veririz.
Yedi düvel diye adlandırdığımız devletler; can çekişiyor
diye üzerimize çullandıklarında, Türk Milleti öyle bir silkindi ki, tüm
düşmanları dize getirdi. O karanlıklar içinde yepyeni bir Türkiye’nin doğuşunu
bütün dünya hayranlıkla seyretti. Türk Milleti’nin vatanseverliği nice mazlum
milletlerin bağımsızlığını kazanmasına örnek teşkil etti.
Ve!... Lütfen dikkat buyurunuz... “Geçmişini bilmeyenler
geleceklerine yön veremezler”
AĞUSTOS AYI VE
UNUTULMAZ ZAFERLER!
Değerli okuyucularımız, unutmayalım ki, ağustos ayı,
tarihimizde çok büyük zaferlere imza attığımız bir aydır. 26 Ağustos 1071’de
Bizans ordusunun yenilgiye uğratılmasıyla Anadolu’nun kapılarının Türklere
açılması. 26 Ağustos 1922’de başlayan ve 30 Ağustos 1922’de yenilgiye
uğratılması ve Yunan kuvvetleri başkomutanı Trikopis’in esir alınması.
İşte bunun için diyoruz ki; ben ezelden beridir hür yaşadım,
hür yaşarım...