SON DAKİKA
SON DAKİKA


S-400'ler ve haysiyet meselesi
27.06.2019

Türkiye’nin ABD ile arasındaki S-400 krizi

devam ediyor...

ABD “Alma” diye tehdit ediyor...

Türkiye “ Artık geri dönüş yok. Alınmıştır” diye geri

adım atmıyor...

Görülüyor ki ABD ile Türkiye arasındaki gerginlik sürecek...

Nereye kadar gider bekleyip görelim...

S-400’lerle ilgili araştırmacı yazar Murat Bardakçı’nın

“S-400’ler ve haysiyet meselesi” başlıklı değerlendirmesini çok önemli görüyorum..

Okunması gereken bir analiz..

Sözü Bardakçı’ya bırakalım;

 

***

Rusya’nın S-400’leri teslim tarihi yaklaştıkça hem

Amerika’yı, hem de “Adamlar ambargo koyacak olurlarsa ekonomi nice olur?” derdine düşen bizdeki bazı zevâtı bir telâştır aldı...

 

Amerika’ya senelerdir “Kaç para ise ödeyelim, sizin

şu Patriot sistemlerinden bize de satın” diyorduk, adamlar bahane üstüne bahane yaratıp bir türlü vermiyorlardı. Derken, Rusya’nın teknoloji bakımından

Patriot’u havada-karada katlayan S-400’lerini almak istedik ve Moskova’nın “Hayhay” demesi üzerine Patriot’un değil füzesini, vidasını bile vermeyen Amerika

kıyametleri koparttı, kopartmaya hâlâ devam ediyor ve “Rus füzelerinin tek bir somununu bile alacak olsanız hemen arkasından ambargo gelir” diyor...

 

Bir füze sistemi süs niyetine yahut bir köşede dursun

diye alınmaz; karşılığında milyarlarca dolar vereceğimize göre memleketin güvenliği bakımından

hakikaten ihtiyacımız var demektir ve ne Amerika’nın

ne NATO’nun ne de başka bir devletin yahut teşkilâtın

“Hayır, alamazsınız!” deyip kıyametleri kopartmaya

hakkı yoktur...

 

Hele daha önce kendilerinden talep ettiğimiz bir başka

silâhı satmamak için bin dereden su getirip de satmayanların ise, hiç!

 

Dolayısı ile, S-400 meselesi Türkiye için bir ihtiyaç olmaktan ziyade artık bir “millîhaysiyet” meselesidir.

19. asırda yaşadığımız bir başka “haysiyet meselesi”ni anlatayım:

 

DERT OLMASINA OLACAK AMA...

 

1860’lı senelerde, Sultan Abdül.ziz’in tahtta bulunduğu

günlerde, bir İngiliz savaş gemisi Çanakkale açıklarında

Türkler’e ait bir balıkçı teknesine çarpıp batırır ve teknede kim varsa hepsi hayatını kaybeder...

 

Şimdinin “karasuları” kavramı o günlerde henüz ortada

yoktur ama kazanın meydana geldiği sular Türkiye’nin yanıbaşıdır, yani bize aittir...

 

19. asrın ortaları imparatorluğun çatırdadığı, gücünü

neredeyse tamamen kaybettiği, ekonomisinin dibe vurduğu ve Avrupalı elçilerin hem saraya hemde Bâbıâlî’ye her istediklerini kolayca kabul ettirdikleri

bir devirdir...

 

Önemli tayinler İstanbul’daki İngiliz, Fransız ve Rus elçilerinin tasdikinden geçmekte, elçiler kararnameler

ve fermanlar çıkarttırmakta, hâsılı artık zayıflamış

olan bir zamanların koskoca imparatorluğunu parmaklarının ucunda oynatmaktadırlar...

 

Kazadan haber alınmasından sonra İstanbul’daki İngiliz

Büyükel.isi saraya gidip Sultan Aziz’in

huzuruna çıkar...

 

Allem eder, kallem eder ve İngiliz hükümetinin

Kazada hayatını kaybeden balıkçıların ailelerine

üçer kuruş tazminat ödemesi karşılığında hadisenin örtbas edilmesi ve diplomatik mesele hâline getirilmemesi konusunda hükümdarı iknayı başarır...

 

Zamanın sadrazamı Keçecizâde Fuad Paşa, elçinin padişahla görüşmesini öğrenir öğrenmez hemen saraya gider ve Sultan Aziz’e “İngiliz’in teklifini kabul edemezsiniz efendimiz!” der...

 

Padişah “Amaaaan Paşa! Batan gemi dedikleri şey ufacık

bir çatana imiş! Aramızı güçbelâ düzelttiğimiz koskoca

İngiltere ile bu çatana yüzünden mesele çıkartmaya ne lüzum var? Aileler de alacakları paralarla hayatlarını hâle-yola koyarlar” diyecek olur...

 

Sadrazam “Tazminatı Kabul etmeniz mümkün değildir

efendimiz!” diye ısrar eder ve “Edemezsiniz! Zira bir gemimizbatmıştır ama asıl batan, o geminin üzerindeki bayrağımızdır...

 

İngilizler önce harp gemilerinin bize ait sularda ne

aradıklarını izah edip .zür dilesinler, tazminat meselesi ondan sonra telâffuz edilsin...  Aksi takdirde, işte mühr-i hüm.y.nunuz” der, yani istifa edeceğini söyler.

 

Sultan Abdülaziz, artık verecek cevap bulamaz, İngiliz

elçisine verdiği sözden dönmek zorunda kalır, elçiyi saraya davet eder ve Sadrazam Fuad Paşa’nın söylediklerini kendi talebi imiş gibi gibi nakleder.

İngiltere, neticede savaş gemisi Türk karasularına izinsiz

girdiği için Babıalî’den önce resmen .zür diler ve kazada

hayatlarını kaybeden balıkçıların ailelerine tazminatlar bu .zürden sonra ödenir...

 

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “S-400’leri her h.lük.rda alacağız” şeklindeki açıklamalarını

bir de bu çerçevede mütal.a edin; zira bu silâhların

gelmesinin ardından bazı dertlere uğramamız ihtimali

gerçi mevcuttur ama S-400’ler Türkiye için artık bir millî haysiyet meselesi olmuştur!

 

 ***

Çok anlamlı ve önemli yazı..

Sayın Bardakçı’nın izni ile yazışımın altına destek olarak

bende imzamı atıyorum.

Yerli ve milli aydın olmak böyle bir şey iste..

© 2020 www.karadenizgazete.com.tr | Karadeniz Gazetesi bir Güçlü Ticari Ve Sınai Ürünler Pazarlama Ticaret Ve Sanayi Anonim Şirketi ‘dir.

Giriş Yap