Öyle bir çağda
yaşıyoruz ki…
Bir tarafta “Nerede o eski nesil” demekten kendini alamayanların bugünkü
gençliğe bakarak hayata isyanlarını duyuyoruz…
Diğer tarafta “ O eskide kaldı, hangi çağda yaşıyoruz” diyerek eskiye nazire
yapan yeni nesli izliyoruz.
Ama gerçek olan şu ki yeni neslin
elinde ister kabul etsinler ister etmesinler büyük bir hazine var.
Çünkü yaşanmışlıklar alıp götürüyor
onları maziye.
Haksız da değiller ya…
Nerede o eski mahallendeki dostluk?
Nerede o eski mahallendeki komşuluk?
Nerede o eski mahallendeki arkadaşlık?
Nerede
o eski Arafilboyu, Erdoğdu, Kavak Meydan,
Yenimahalle, Boztepe, Hacıkasım,
Ayasofya, Ganita, Sotka, Faroz, İncirlik, Gülbaharhatun?
Nerede o
mahallelerde yaşayan o nesil?
Büyükleriniz…
Allah hayatta olanlara uzun ömürler
versin her biri hazinedir.
Yalova’dan Mevlüt kardeşimin duyguları vesile oldu.
Nerede 1950 ile 1970 yılları arasında
bu dünyaya merhaba demiş en genci 50, en delikanlısı 70 yaşında HALA 18’LİK DELİ TAYLAR GİBİ İDEALLERİNİN
PEŞİNDEN KOŞAN HESAPSIZ NESLİ!..?
60’lı yıllarda
hayata gözlerini açan bizler de o neslin küçük halkalarından biriyiz.
Onların gençliğini biz çocukluğumuzda
gördük.
Onun için hiç yabancı değiller bize.
O nesli çocukluk yıllarımızda kalan
hatıralardan tanıyoruz tanıyabildiğimiz kadar.
Şöyle bir bakıyorum…
Hiçbirinin altına hazır bez
bağlanmamış…
Höllük üzerinde yatmış, şeker
çuvalından pantolon, kara lastikten ayakkabı giymiş…
Evde inek beslemiş, kendine okulda ABD
süt tozu içirilerek beslenmiş, bir garip nesil…
Hiçbirinin renkli
çocukluk resmi olmamış…
Hatta bazılarının hiç bebeklik, çocukluk resmi olmamış…
Hiçbiri kreş, dershane, özel okul
görmemiş…
Ama hepsi profesörlere ders verecek
kadar bilgi sahibi olan bir tuhaf nesil…
Harp görmüş, darp görmüş…
Baskı,
çatışma, sorguda işkence görmüş…
En azı 5 ihtilal, 6
muhtıra, 7 post-modern darbeden sağ salim paçayı yırtmış…
En azı 10 ekonomik krizden nasibini
almış…
Tecrübe abidesi yoklukla terbiye edilmiş, direnç
abidesi bir nesil…
Bu nesil özel bir nesil, birbirini
vatan için katletmiş…
Vurmuş, vurulmuş…
Dövmüş, dövülmüş…
Ne yaptıysa yoluyla yordamıyla kendi
meşrebine uygun ahlakına yakışanı yapmış…
Düşmanın da merdini aramış, buldu mu
hakkını teslim edip onu da sevmiş…
Dostun namerdinden, arkadan
hançerleyeninden nefret etmiş…
Birbirini yok etme pahasına ölümüne
mücadele etmiş, ama neslini tüketememiş…
İntihar sayılmasın diye idam
sehpalarına selam veren inançlı yiğitler de, sırtından kurşunlanıp dostunun kucağında
can veren ana kuzuları da bu nesilden çıkmış.
68’lilerde, 78’lilerde bu neslin deli tayları, ipe sapa gelmeyen savaşçıları da
bu neslin temsilcileri tarihe adlarını kanları ile yazmış…
Bunlar bu neslin üretim harikası mı yoksa üretim
hatası mı tartışılır ama bu neslin istisnasız tamamı karşılıksız hesapsız
bu vatanı sevmiş…
1950
ve 1970 yılları arasında doğanlar gerçekten özel üretim, çoğu yatılı okumuş,
kardeşlik ve paylaşma duygusu zirve yapmış…
Çok kitap okumuş, en azı liseyi
bitirmiş, hayatı yaşayarak öğrenmiş…
En azı simitçilik, olmadı ayakkabı
boyacısı, tamirci çırağı, inşatta amelelik, pazarcılık hamallık yaparak, karpuz satarak, stadyum önlerinde su satarak
okul harçlığını çıkarmıştır…
Ne ailesine ne devletine ekonomik yük
olmamış, geneli bir baltaya sap olmuştur…
Namarde muhtaç da olmamış, ezilmiş ama
ezik kalmamıştır…
Aç, açık, evsiz yurtsuz, aşsız susuz
kalmış, kimseye mudara etmemiş…
Eğilmemiş, el etek
öpmemiş, aç yatmış, kuyruğu dik tutmuş…
Kan kusmuş, kızılcık şerbeti içiyorum
demiş…
Dik durmuş dikleşmemiş kendi şahsına
münhasır özel bir nesildir…
Görevini, sorumluluğunu bilen… Onuru için bir pireye bir yorgan yakan,
öfkeli hırçın bir acayip nesil bu 1950 ile 1970 yılları arasında doğan tuhaf
nesil bunlar!..
Dedim ya o neslin en küçük halkaları arasında yer
aldık.
Bakıyorum var olan siyah beyaz resimlere, kimi sokakta oyun
arkadaşım, kimi ilk okul arkadaşım…
Kimisi de Anadolu yollarında ömrümüzü
adadığımız bir ülkü, bir ideal dava uğruna bir ömür feda ettiğimiz yol
arkadaşlarım…
Onları korumaya alın…
Çünkü nesilleri tükenmek üzere…
Bunların üretimi sonlandı…
Kullanım sureleri doldu, tedavülden
kalktı…
Neden bu nesil özel biliyor musunuz?
Bu
neslin üzerinden silindir gibi devlet geçti.
Dozer
gibi dünya milletleri ezdi geçti.
Hayat bu nesli sınadı, demedi,
çarkının dişlilerin den öğüttü ama tüketemedi…
Bu çarktan kurtulabilen kurtuldu…
İşte bu gün nesli tükenen çarkın
dişlileri arasından yaralı kurtulan bu nesil, yaralı da sakat da olsa yine de
şükretmeyi, tevekkülü, sabırlı davranmayı yasamayı hayatta kalmayı bildi…
Bu nesil, ihanetin acısını, dost
hançerinin sancısını, ölümüne yoldaşlığı, mezara kadar arkadaşlığı bildi…
Dostu için can vermeyi de, elindeki son
lokmayı paylaşmayı da, sadakati de vefayı da bildi…
Bu nesil, katı, aksi, deli, serttir…
Bir o kadarda merttir, hoş görülü ve
merhametlidir…
Bu neslin yaşarken öğrendikleri
bilgi ve kaybederken edindikleri tecrübe en büyük servetidir.
Yani bu 1950 ve 1970 yılları arasında doğan nesil tam bir müzelik antika nesildir…
Onun için 1950 ile 1970 yılları
arasında doğmuş, hala inadına yaşayan, ana baba, amca, dayı, teyze, hala, yenge
dede anneanne babaanne her neyiniz varsa değerini bilin!
Çünkü
bunlar elinizdeki son değerli hazinelerinizdir…
Oturun onlarla konuşun, dinleyin
onlardan geçmişi öğrenin…
Hayatı öğrenin!
Sonra arar da bulamazsınız…
Çünkü onlar yakın tarihin son canlı
kaynak kişileri, her biri iki ayaklı sözlü yakın tarih kitabıdır.
Benden söylemesi…