İnsanlar birbirleriyle (aynı gurup içinde olsalar dahi) her
zaman hemfikir olmak zorunda değiller. Hepimizin bilgisi dâhilinde, kendine has
düşünceleri ve görüşleri vardır. Düşüncelerimizi ifade etmek ya da savunmak
adına yazabilir, tartışabiliriz.
Tartışma, düşüncenin doğrulanması ve gelişmesi adına dil ile
yapılan, en güçlü yol ve yöntemdir.
Şimdilerde yapılıyor mu bilmem. Eskiden okullarda
münazaralar yapılırdı. Bir konu belirlenir, öğrenci gurupları zıt düşüncelerini
kurallar ölçüsünde, karşılıklı savunurlardı. Bu münazaralar öğrenciye bilgi
dışında insana dair çok şey katardı. Konuşurken dilde sözcük seçimi, sesin tonu
ve üslubu gibi…
Bugün, televizyonlarda ve Twitter’da yapılan tartışmalar ise
bilgiden yoksun, tam bir kendini kaybetmişlik
içinde meydana geliyor.
Bilgiçlik ve üstünlük taslayanlar, hakaret sözcükleri ile
karşıdakini ezmeye çalışanlar; tartışmıyor, sanki kavga ediyorlar…
İnsanlar fikirlerini beyan etmek değil fikirlerini
başkalarına kabul ettirmek çabasında. Bu zorlama bir müddet sonra küfür ve
şiddet söylemlerine kadar gidiyor. Ne aydınlarımızda ne de bir tarafın
savunucularında tartışma kültürü yok… Sosyal medya siyasi polemiklerin olduğu,
gerilim ve çatışma alanı…
Hiçbir derinliği olmayan, kendi siyasi alanını genişletmek
ve hâkimiyet kurmak adına yapılan siyasi tartışmalarda, insanların nasıl
çirkinleştiğine ve de edepsizleştiğine tanık oluyoruz.
Aynı gurup içindeki insanların bile farklı düşünceye sahip
olanları nasıl linç ettiğini, itibarsızlaştırma ve aşağılama kampanyasına
giriştiğini görüyoruz. Son olarak AKP Genel Başkanvekili Özlem Zengin’in 6284
sayılı “Ailenin Korunması ve Kadına Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun” için
“kırmızı çizgimizdir” vurgusu yapmasından sonra, kendi grubu tarafından
taşlanması gibi.
Halbuki farklı düşüncelerin ve eleştirilerin olmadığı yerde,
sorunlar doğru çözüme ulaşamaz. Bir tarafa ait görüşün, diğer görüşü alt etmesi
bağlamında yapılan ‘eleştiriler’ ise sizi bir yere taşımaz. Bu türden tavırları
polemik olarak adlandırıyoruz..
Sağlıklı bir tartışma ortamı için önce, tartıştığınız konu
hakkında bilgi sahibi olmanız, karşı tarafı konuşturmanız ve dinlemeniz
gerekmektedir.
Adorno’nun dediği gibi ‘yanlış bir hayat doğru yaşanmaz’
dolayısıyla yanlış bir tartışma ile de hiçbir yere varılmaz.
Doğrunun insanlara getireceği bilinç ve aydınlanmayı
önemseyerek, tartışmalarda meseleyi karşı tarafı incitmeden ve “doğrudan” da
taviz vermeden aktarmak gerekir. Hiçbir zaman kişisel hırs ve duygulara, ego
tatmine feda edilemeyecek kadar önemli bir kazanımdır, doğruya ulaşmak.
Sonuç olarak; en anlamsız eleştiri bile eleştirileni
herhangi bir biçimde besler. Burada önemli olan konuşmuş olmak için konuşmak ya
da yazmak değil, gerekli ve doğru sözcüğü bulup söyleyebilmektir.
"Tartıştığınız kişinin değil, tartışmanın peşinden
gidin" gerçekten topluma bir katkı sunmak istiyorsanız.
“Düşüncelerine
katılmıyorum, ama senin düşüncelerini savunma hakkını sonuna kadar
destekleyeceğim” diyebilmelisiniz.