Suriyelilerin statüsü konusunda sadece halk değil, basın, konuyla
ilgili kurumlar ve bürokratlar bile farklı tanımlamalar yapıyor. “Misafir, sığınmacı,
göçmen ya da mülteci…gibi” Doğrusu bilinmeyince de, bazı yanlışları doğruymuş
gibi tartışabiliyoruz.
Önce adını koyalım; Suriyeliler
hukuksal açıdan, ne göçmen, ne de mülteci.
Türkiye, Cenevre Anlaşması’na
koyduğu şerhten dolayı kendi doğusundan gelen sığınmacılara mülteci statüsü
tanımamaktadır. Sonuç itibari ile bugün ülkemizdeki
Suriyeliler resmi olarak “geçici koruma altındakiler” olarak
adlandırılmaktadırlar.
GEÇİCİ KORUMA ALTINDAKİ Suriyeliler
konusunda ki doğrular;
Geçici koruma statüsüne göre; “geçici koruma altında olan kişiler, güvenli
bir ortama yerleştirilip, başta geri gönderilmeme ilkesi olmak üzere temel
insan hakları güvence altına alınır.” (Bu şu anlama gelir;
Ülkelerindeki çatışma ortamı bitene kadar Suriyelilerin Türkiye’de kalma
hakları var.)
Koruma altında olanlara; sağlık,
eğitim, iş piyasasına erişim, sosyal yardım ve hizmetler ile tercümanlık ve
benzeri hizmetler sağlanır. Dikkatinizi
çekerim; hak denilmiyor, HİZMET!
İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel Müdürlüğü, ülkede
bu statüyle yaşamlarını sürdüren Suriyelilerle ilgili verilere göre, geçici
koruma statüsüyle Türkiye'de bulunanlar dışında bir de oturma izni ile
Türkiye'de bulunan, ekonomik durumu nispeten daha iyi olan ve sayıları gittikçe
artan Suriyeliler de var.
Ticaret
Bakanlığı'nın
açıklamasına göre 26 Şubat 2019 tarihi itibarıyla Suriye uyruklu olan şirket
sayısı 15 bin 159. Bugüne kadar yaklaşık
100 bin Suriyeliye vatandaşlık verilmiş durumda.
Suriyeliler
illerde bulunan valilikler tarafından koordine edilen sosyal yardımlardan da faydalanabiliyor.
Şartlı
Eğitim Yardımı'ndan (Ş.E.Y.) da yararlanabiliyor. Bu program, Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanlığı, Millî Eğitim Bakanlığı, Türk Kızılayı ve Birleşmiş
Milletler Çocuklara Yardım Fonu'nun (UNICEF) iş birliğiyle uygulanıyor ve Avrupa
Birliği, Norveç ve ABD tarafından finanse ediliyor.
Geçici Koruma kapsamında olan Suriyeliler, yabancı
öğrenci sınavına girerek, yatay geçiş yaparak ya da özel öğrenci statüsünde (7
üniversitede) Türkiye’deki üniversitelerde
öğrenim görebiliyor.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası gereğince, Türk
vatandaşı olmadıkları müddetçe, seçimlerde oy kullanamadıkları gibi TOKİ’den de, ev sahibi olamıyorlar (Kaynak;
TC İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel Müdürlüğü)
Doğruları, yanlışları tartışırken, bugün
yapılması gereken bir şeyi gözden kaçırıyoruz; entegrasyon.
Toplumlar arası uyum (entegrasyon) sağlayamazsanız, ülkemizin gelecekte, “ekonomik,
kültürel, demografik ve sosyal alanlarda” yaşayacağı sorunların önünü
alamazsınız.
Geçici olarak kalsalar dahi, Suriyelilerin, sorunsuz ve sorun üretmeden yaşamlarını devam
ettirebilmeleri için bir şekilde topluma entegre olmaları gerekmektedir.
Toplumlar arası uyuma katkı açısından, bu konuda
doğru bilgilendirme, iletişim ve ilişki atılacak en önemli adımdır.
Tabi ki bu
sorumluluk ve görev, en fazla basına ve sivil toplum örgütlerine düşüyor.
Geçtiğimiz gün Trabzon’da düzenlenen, Uyum ve
İletişim Dairesi Başkanlığı ile UNICEF iş birliğinde hazırlanan; ülkemize uyum
sürecindeki yabancı kadınlar ile ev sahibi toplumdaki kadınların ortak bir
yaşam kültürü oluşturmaları amacı taşıyan “Yerelde
Kadın Buluşmaları” etkinliği, Sivil
toplum örgütlerinden destek talep edilmesi açısından
değerlidir.
Lakin bu ve bu türden çalışmaları, Suriyelilerin en fazla yaşadığı (İstanbul, Gaziantep, Hatay, Şanlıurfa ve Adana…) illerimizde yapar ve de daha fazla insana ulaştırırsanız, işi ciddiye aldığınızı düşünebiliriz ancak.
Bu yazı yorumdan
daha çok bilgilendirme amacı taşıyor. Bir şeyin altını tekrar çiziyorum; Suriyeliler
mutlaka kendi ülkelerine dönmeli. Lakin iktidarın yapabilecekleri de, yapamayacakları
da belli. Uyum konusunda daha fazla geç kalınmamalı… Siyaset yaparken daha gerçekçi olmakta yarar var.