Ailenin nasıl, hangi ilişkiler ve roller içinde yapılanması
gerektiğine yönelik arayışlar tarih boyunca süregelmiştir. Tabi ki “ideal aile”
kendiliğinden olamıyor; nasıl olması gerektiği konusunda çaba gösterilmesi ve
kültürel değerlere sahip olunması gerekiyor. Kadınlık-erkeklik tanımlamalarında
yaratılan, ikilik/karşıtlık etrafında örgütlenen bu anlayış içinde “huzur,
güven ve üretim” barındırmalıdır. Aile içinde, sağlıklı bir işleyiş için hem
erkek hem de, kadın adına “uygun davranışlardan” bahsetmek, “karşılıklı rıza ve
hoşnutluk” aramak gerekiyor.
Maalesef bugün hala bir kesim bireysel menfaatleri öne
çıkarırken, bir kesim de, sadece kadını konuşuyor. Kurumun devamlılığı ve düzeni için birincil
fedakârlığı kadından bekliyor. Üstelik bu anlayışın, eş-eşitlik dengesini
bozduğunu, şiddet ortamını oluşturduğunu bile bile…
(Türkiye Medeni Kanunu’nda erkeğin aile reisi olduğu
yönündeki hükmün kaldırılmış olmasının bile pratikte eşitliğe çok fazla etkisi
olmadı). Zaten “Kadın-erkek eşitliği sağlayamayınca ve pratikte eyleme
dökülemeyince” bütün çabaların “adil ve ahlaki zeminini” yok etmiş oluyorsunuz.
Bu yüzden ideal bir aile olgusu için önce, eşitlik üzerinde durmamız gerekiyor.
Ailenin önemi büyük!
Milletlerin milli, hukukî, iktisadî, sosyal ve siyasî
yapılarını anlamak için ilk incelenecek olgu aile oluyor. Toplumdaki demokrasi
hareketlerinin ilk hayata geçirildiği ve örneklendiği alan aynı zamanda…
Atatürk; “içtimai hayatının başlangıcı ailedir.” demiştir.
“Gerçekte Millet, bir “büyük aile”dir; dayanışma bağı
milliyetçilik olan bir aile.”
Aile, millet varlığında temel yapı durumunda olduğu için,
millet birliğini korumayı vazife bilen milliyetçiler için en itibarlı yapı
olarak görülür. Ve bu kadar önemli içeriğe sahip bir kurumu değersizleştirmek
millete yapılan en büyük kötülüktür.
Ziya Gökalp tarafından geliştirilen Türk milliyetçiliği,
cinsler arasındaki ilişkileri yeniden tanımlar. Bununla, eski Türk ailesinin
eşitlikçi geleneklerine dayanan ve bu geleneklerin bozulmasına yol açan,
Arap-Fars etkilerinden arınmış, milli aile modeli oluşturmayı ve bu modeli
sağlıklı bir şekilde yerleştirmeyi amaçlamaktadır… Çekirdek yapılı, eşler
arasında eşitliğe ve milli kültürün yerli değerlerine dayanan bir aile.
Devletin ilk hücresi olan aile “milli ahlak ve dayanışmanın kaynağı”dır.
Bireyciliği modernliğin en büyük tehlikelerinden biri olarak görür. Onun
düşüncesinde millet en yüce politik varlıktır ve aileler bu varlığın
hücrelerini temsil eder. Milliyetçilik,
bir cemiyetin, kendisini bir "âile" gibi algılamasını sağlar.
Milliyetçilere göre insanlar gelecekle ilgili planlar
yapmaya, yaşamlarında “sosyal ve kültürel” bir bütünlük gözeterek yaparlar.
Bunun için en doğru adres, aile ve vatandır.
Yine Milliyetçilere göre; Türk milletinin çok geniş
coğrafyada var olmasında, sağlam aile yapıları önemli bir rol oynamıştır. Aile
sadece güven ortamı değil, insanlara, kim oldukları ve kim olmaları gerektiği
konusunda da alt yapı oluşturmuştur. İşte bu bilinç kişiyi içine doğduğu
toprağı ve ailesini sevmeye dolayısıyla milliyetçilik duygusuna yöneltir.
Ailenin, milletin birliğini ve nizamını yıkmak isteyenlerin
hedefinde olması da bu yüzdendir. Sosyal hareketler ve kapitalistler; milletine
karşı sevgi ve sorumluluk duygusu içeren milliyetçiliğin temellerinin atıldığı
aile kurumunun yapısını bozmak için de ellerinden geleni yaparlar. Yapıyorlar…
Çabaları beyhude; Kadın ve erkek birbirini tamamlayarak aile
olunacağının bilincinde… Aile ve millet; Türk insanının yüreğinde kazılı,
alnında yazılıdır.