SON DAKİKA
SON DAKİKA


İktidar ile muhalefetin mesuliyeti eşittir!
1.06.2018

 

Ahlak, millet ve insan olabilmenin en önemli şartlarından birisidir. Ahlakın olmadığı yerde iktidarınızın hiçbir ehemmiyeti yoktur. Ne liyakat, ne de adalet gözetebilirsiniz. İnsan toplulukları, insan kalabalıkları haline gelir ki, “hizmet veren de, hizmet alan da”, birbirine karşı hiçbir mesuliyet hissetmez.

Bu noktada, ülkemizin “siyaset karnesi” hiç de iç açıcı değil. Siyasetin niteliği böyle devam ettiği müddetçe de, sulh ve selamete kavuşma ihtimalimiz görünmüyor. Son yıllarda, kalkınmamızın ve sosyal gelişmemizin önündeki en önemli engel de bu, yani “ahlaki çöküntü” oluyor.

Türkiye siyasetinin yapılanması ve iktidar-muhalefet ilişkisi her zaman sıkıntılı olmuştur… Öyle ki bu tıkanıklık ve sakat işleyiş, demokrasinin kesintiye uğramasına bile neden olabilmiştir. Buna en büyük etken; iktidarın kendisini yegâne ve tek bir güç olarak görmesi, karşısındaki muhalefetin de, aynı sertlikte karşılık vermesi, alanını daraltan bu güce karşı her yolu meşru görerek mücadele etmesi olmuştur. İşin kötü yanı; bu mücadele şeklinin ülkemizde, neredeyse bir gelenek halini almış olması.

Dolayısıyla karalama ve şahsi çekişmeler üzerine bina edilen Türk siyaseti bu haliyle de en çok toplum değerlerini vurmaktadır.

Elbette iktidar ile muhalefet arasındaki ihtilafların giderilmesi beklenemez. Siyaset kurumunun bu iki kutbunun, birbirine karşı mevzilenmiş olması çok doğaldır.

Lakin, iktidar ve muhalefetin kendilerine ve toplum değerlerine zarar vermek yerine, halka dönük siyaset yapmaları daha ahlaki ve sağlıklıdır. Zira siyaset, halkı ikna etmek ve onun kuvvetini kendi siyasi hareketinde (partisinde) toplamaktır.

Kısacası, halkı ikna eden iktidar olur. Aksi bir tavır ise, ahlaki olmayan bir siyasi yapılanma olarak kalır.

Demem o ki, iktidar ve muhalefet anlayış ve faaliyetlerinin üst sınırını, “toplum değerleri” ve parti ilkeleri olarak belirlemelidir. Siyasetleri de, bu ölçüler içinde gelişmelidir.

İktidarın da, muhalefetin de bu ölçünün ihlal edilmesi olayının, siyaset meselesi değil; devlet, millet, vatan ve ahlak meselesi olduğunu bilmesi gerekir.

Siyaset; iktidarıyla muhalefetiyle, vatan, millet, devlet arasındaki irtibat ve onayın en ileri seviyede gerçekleşmesini ve sürdürülmesini sağlar; dolayısıyla, bu irtibatın “ahlaki ve nizami altyapısını” da kurmak ve ortaya koymak zorundadır.

Toplum değerleri söz konusu olduğunda iktidar ile muhalefetin mesuliyeti eşittir.

Burada anlatmaya çalıştığım konu; seçim öncesi ve sonrası, siyasi partilerin adaylarının belirlenmesi olayı da dâhil, propaganda şekilleri de dâhil, hangi ilke, söylem ve tavır ortaya koydukları iyi izlenmelidir!..

Milletin birliği, adaletin ve demokrasinin sağlıklı işlemesi noktasında siyasetin ve partilerin sorumluluğu daha seçim arifesinde başlıyor.

Bugün hiç kimse siyasetçilerden kusursuz ve hatasız olmalarını beklemiyor. Lakin HALK, kavga etmeyen, uzlaşı dili kullanan, (içeride ve dışarıda) adil, samimi ve yalan söylemeyen siyasetçi kimliği görmek istiyor. 

(Siyaset, bir ülkenin sayılı itibar müesseselerinden birisidir. İtibarın anahtarı itimattır. Sorumluluk, hesap verme, liyakat kavramlarının kontrolünün olmadığı bir ortamda bu nasıl sağlanır onu da bilemem tabi…)

Siyaset ve siyasetçi ahlaki, dili ve tavrı ile güzel bir örnek teşkil etmek; toplumda, nezaket, şeffaflık ve güven duygularının tesis edilmesine emek göstermek zorundadır. Yoksa sadece sayılarla ve paralarla yapılan siyaset ve kazanılmış iktidar, ülke ve ilkeler (varsa) adına hiç bir kazanç ifade etmez.

Derim ki, asıl kazanılacak olan (seçim) erdemli, ahlaklı, itibarlı ve itimat veren siyasetin varlığıdır.

© 2020 www.karadenizgazete.com.tr | Karadeniz Gazetesi bir Güçlü Ticari Ve Sınai Ürünler Pazarlama Ticaret Ve Sanayi Anonim Şirketi ‘dir.

Giriş Yap