Ülkemizin yarınları iki kesime; siyaset ve gençliğe...
Gençliğin yarınları ise siyasete teslim. Yani nereden bakarsanız bakın
geleceğimiz, siyasetin iradesi ve inisiyatifinde. Ülkemiz adına hangi kararlar
alınırsa alınsın, hangi yeni atılım ve yatırım yapılırsa yapılsın, siyasetin
önce, çocuklarımızın nasıl etkileneceğini düşünmesi gerekir. Ki, Suriye
politikamızın ağır yükü de, bugünlerde alının Libya kararı da hatta “Kanal
İstanbul” projesinin getirisi, götürüsü de yarın, çocuklarımızın omuzlarına
binecektir.
Çocuklarımıza “iş, aş” konusunda hiçbir şey yapamayan, beyin
göçünü dahi durduramayan siyaset, ülke adına yaptığı her işte ve aldığı her
kararda sağduyulu olmalı, onlara yeni, yeni sorunlar üretmemelidir. Dolayısıyla
siyasetçilerin ve iktidarın bugünlerini kurtarma, kendilerini alkışlatma gibi
bir beklentileri olmamalıdır. Alacakları her karar, başka problemlere meydan
vermeyecek ve ülke genelinde kabul görecek nitelikte olmalıdır.
Temenniler bu yönde lakin, Suriye ve Libya konusunda alınan
siyasi karalar ülke genelinde pek de destek görmemiş, dış siyasette ki
belirsizlik, hamlelerin olumsuz dönüşleri yüzünden, toplum “bizim akıbetimiz
ne olacak” diye sormaya başlamıştır. İktidar ve dış siyasette ona destek olanlar,
her şeyin istenilen çerçevede ilerlediğini söyleyebilir mi?
Elbette dört bir tarafınız kaos ve savaşlarla çevriliyken
hiçbir şey yokmuş gibi davranamazsınız, hele de, çıkarlarınızla alakalı taraf
olma gibi durum ortaya çıkıyorsa...
Olup biteni sineye çekmek sizi daha büyük bilinmezliğe
iter ve elinizi zayıflatır. Burada önemli olan, hangi önceliklere sahip
olduğunuz, beklentilerinizle ilgi siyasetinizi nasıl yürüttüğünüzdür. Geldiğimiz
nokta zaten ortada; Türkiye uzun zamandır ilk kez bu kadar büyük yalnızları oynuyor.
Şimdiye dek yanında durduğumuz, her seferinde müttefikimiz
ilan ettiğimiz ABD bile, ‘Ermeni soykırımı’ tasarısını Kongre’nin her iki
kanadında da geçirdi. AB ise her zamanki gibi demokrasi konusunda eksiklerimizi
bahane ederek bizimle olan mesafesini gittikçe açıyor. Suriye ile hala
diplomasi bağımızı kuramamışız. Rusya oldukça politik bir tavır içinde Sözde
Suriye için işbirliği içinde ama İdlib’de karşımıza dikilebiliyor.
Muhtemelen karşımızdakiler kendi dengelerine göre
politikalarını yürütüyorlar ama biz her bölgede farklı ülkelerle işbirliği yapmak
gibi bir dengesizliğe düşüyoruz. Dış politikamızı bir bütün olarak ele almamız
gerekirken, her bölgede farklı müttefikler aramak başarı getirmeyeceği gibi
yarın bizi daha da yalnızlaştıracak ve başarısız kılacaktır.
Unutmayalım ki, Türkiye’nin dış ilişkilerinde yalnızca
güvenliği değil, ekonomik çıkarları da söz konusudur. Yaşamak için güvenli
bir coğrafyaya sahip olduğumuz kadar ekonomik bağımsızlığa ve sürdürülebilen
sağlıklı pazarlara da ihtiyacımız vardır.
Sonuç;
Trump’ın, İranlı komutan Kasım Süleymani’nin öldürülmesi
emrini vermesi, kendi iktidarının devamı için her şeyi göze aldığını
gösteriyor. Türkiye’nin bu süreçte birilerine güvenmek ve dost aramak yerine,
tarihinden aldığı referans ve güçle, kendi menfaatlerini ön planda tutması, bütün
ülkelerle diploması siyaseti yürütmesi gerekmektedir.
Özellikle Ortadoğu’da bir bilinmezlik, belki de yıllarca
sürebilecek bir savaş görüntüsü var. “Yeni Dünya Düzeni” ülkemize şekil
vermek için kapımıza dayanmadan önce, sınırlarımızın güvenliğini ve ülke
birliğimizi güçlendirmek zorundayız. Siyaset bunu ülkesinin yarınları ve
gençlerimize olan görevleri adına yapmalıdır.