ATATÜRK, Millî Mücadele sırasında, Cumhuriyetimizin ilk
yıllarında ve daha sonra 1937’de Suriye meselesiyle ve Araplarla olan
ilişkilerimizi şöyle ifade ediyor: –Bugün tutsaklık elemleri altında inleyen
birçok dindaşımız vardır. Bunlar için de, kendi muhitlerinde bağımsızlıklarını
kazanmaları ve tam bir bağımsızlık ile ülkelerinin gönenç ve yükselmesine
gayret sarf etmeleri en büyük dileklerimizdendir.
--Ben milletimin mevcudiyetini kurtarmak için işe başlarken,
ne yazık ki, Suriye’yi, Irak’ı, bütün İslam dünyasını, zorunlu olarak biraz
ihmal etmek mecburiyetinde kalmıştım. Çünkü bütün bu âlemi toplayan büyük
imparatorluğun enkazını, bizim kadar dostlarımız ve dindaşlarımızın da görmüş
olduklarını biliyorum. Ben şahsen bütün camia için gayret sarf etsem bile bazı
kitlelerde hâsıl olmuş bulunan zihniyetler, bizi birbirimize yaklaştırmayacak
kadar önemli idi. Bu nedenle, ben bütün kuvvetimi ve kudretimi, yalnız bu
imparatorluk içindeki Türk olan unsura hasretmek zorunda kaldım. Ancak bu işi
yaparken çok emindim ki yüzyıllardan beri birlikte yaşamış, dindaşlık yapmış
insanlar ayrılamazlar. Yalnız, imparatorluğun yarattığı bir takım yanlış
anlamaların unutulabilmesi ve nihayet birlikte yaşamış bu insanların
birbirlerini anlayabilmesi için belli bir zamanın geçmesi lazımdı. Bu günün
henüz gelmiş olduğuna itiraf ederim ki kani değilim. Fakat o dediğim gün
gelecektir.
–Türkiye Cumhuriyeti gayet açık konuşmak mecburiyetindedir.
Ben söylüyorum ki, İslam âlemi, Suriye milleti ve devleti tamamıyla ve
kesinlikle bağımsız olmalıdır. Bunu, burada söylediğim gibi, Fransızların ve
dünyanın önünde tekrar etmek, benim için şeref ve zevktir. Bizim, Türkiye
Cumhuriyeti’nin hiçbir mevcudiyetten asla korkusu olmadığı içindir ki, ben bu
sözleri böyle açıkça söylüyorum.
–Fransız hükümeti aklını başına toplasın. Daima Türkiye
Cumhuriyeti’nin arzu ettiği şey, Suriye’nin bağımsız bir İslam devleti
olmasıdır. Fakat Fransızlar bunu istemiyorlar. Suriye’yi kıskıvrak ellerine
almak istiyorlar. Fransızlar bizimle ve Suriyelilerle dost olurlarsa, elbette
daha iyi olur. Fransızlar Suriyelileri adam yapmak istiyormuş. Fakat önce
kendileri adam olsunlar. Suriyeliler zeki, modern ve nazik insanlardır.
Fransızların terbiyesine ihtiyaçları yoktur. Belki çok karmaşık şeyler oldu.
Suriyelileri, Iraklıları yanlış yollara sevk eden durumlar oldu. Fakat artık
bunlar değişti. Fransızlarla, İngilizlerle, herkesle dost olalım; fakat
benliğimizi kaybetmeyelim. Onlar da artık bizim varlığımızı, değerimizi
anlasınlar, bağımsızlığa hürmet etsinler. Onlar bizi köle olarak kabul
ederlerse, bundan elbette memnun olunmaz. Emir altında olamayız. Ben ve
hükümetim Suriye’nin bağımsızlığını istiyoruz. Eğer Fransızlar engel olursa,
Fransızlara da söyleyecek sözlerimiz vardır. Ona da kefilim. Suriyelilerin
ordusu yoktur. Fakat bizim ordumuz yeter. Söz veriyorum: İcap ederse girerim ve
sonra yine çıkarım. Dilerim ki, buna mecbur olmayalım. Kesinlikle bırakamam.
Suriye’yi terk etmek istemiyorlar. Fakat terk edeceklerdir. Siz Suriye’yi
yönetenler! Bir kere tutununuz, ordu yapınız. Kokmayınız. Bir şey yapamazlar.
Kuvvet kullanmazsanız, her şeyi yaparlar. Bundan emin olunuz.
Kaynak: Atatürk’ün Bütün Eserleri, Kaynak Yayınları.
Atatürk’ün söylemleri açık ve net;
“Anadolu, Suriye ve Irak için yapılacak bir şey var ki; o
da, Türkiye, Suriye ve Irak’ın tam bağımsızlığa sahip olması ve sağlam bir
mücadele birliği oluşturmasıdır. Bu topraklar üzerindeki emperyalist işgaline
bir son verildikten sonra, bu bölgede insanlığın kesin kurtuluşuna varacak yeni
bir ‘milletler hayatının kurulması’ ilkesi, bir mücadele birliğinin temelini
oluşturabilir. Bu siyasetle de bir taraftan yarının getireceği tehlikeler
bertaraf edilir, diğer taraftan gelecekte üç millet, memleket arasında
karşılıklı yardım esasına dayalı barışçıl bir çalışma devri açılmış olur.
İşte Anadolu ve Arap yarımadasının halk kitleleri için pek
hayırlı, pek karlı bir siyaset planı budur.”
Atatürk 1937 yılında; ”Ortadoğu’nun Batı Emperyalizminin
kölesi olmasına izin vermeyeceğiz.” derken bugünleri görmüştü.
Bugün güncel siyasetin en önemli eksiği; tarihi olayları
sağlıklı bir şeklide analiz yapamıyor olmasıdır.