Erdemli duygular, (akla uygun davranışlar, ahlaki açıdan doğruluk ve tutarlılık içerir) özgür düşüncenin ürünü olmadığı müddetçe de güçlenemez. Bu zayıflık içinde olan insanlar çıkarlarına, en çok da adaletsizliğe teslim olurlar.

Günlük hayatta en fazla kullandığımız ama bir türlü içini dolduramadığımız, kullanırken de bir türlü samimi olamadığımız kavramlardan birisidir adalet.

Sığındığımız ama içimize sığdıramadığımız çoğu zaman da “insanız işte” diyerek işin içinden kurtulmaya çalıştığımız adalet.

Adil olmanın ne olduğu ve ADALETİN nasıl düzenlenmesi gerektiği yönündeki tartışmalar binlerce yıl öncesinde olduğu gibi günümüzde de dinin, sosyal hayatın ve siyasetin gündeminde olmaya devam etmektedir.

Yunan düşünür Platon’a göre adalet, “en yüce erdemlerden biridir ve devletin temel davranış kuralıdır.”

Çinli düşünür Konfüçyüs “Devletin hazinesi adalettir,” der.

 Hint lideri ve devlet adamı Gandhi, “Adaletsiz rejimi, adaletle yıkınız,” diye seslenmiştir.

Peygamberimiz Hz. Muhammed, “Adaleti çiğneyen devlet adamlarını cezalandırmayan milletler çökmek zorundadır,” demiştir.

"...Allah insanlar arasında hüküm verdiğiniz zaman, adaletle hükmetmenizi emreder." (en-Nisâ, 4/58)

Hz. Ömer bütün zamanlara “Adalet Mülkün Temelidir” deyişi ile adalete cevap vermiştir.

Acımasızlığı ile ün yapan Timurlenk bile "Memleketler kılıçla alınır, lakin adaletle muhafaza edilir,” derken adil olmaktan daha büyük zafer olamayacağı gerçeğine işaret etmiştir.

Bu söylemlerden yola çıkarsak “Adalet” anlık kazançların değil, yaşamın devamlılığının, vicdanlı olmanın esasıdır.

Adaletli insanın ahlakı, vefası, doğruluğu, dostluğu, yol arkadaşlığı, liderliği tartışılmaz.

Adaletli insan (hangi mevki ve makamda olursa olsun) gerçeğe ve doğruya en yakın olandır.

ADALETLİ İNSAN; düzenli ve dengeli davranma, her şeyin ve herkesin hakkını verme, bir şeyi yerli yerine koyma, insaf ve eşitlik ilkelerine sıkı sıkı bağlıdır.

Bilir ki, insanlar bir siyaset kurumuna, adaletsizliğe “baş kaldırılmak” gibi bir amaçla dahil olurlar.

Bütün bu gerçeklere rağmen ADALETİ ve adaletli olmayı siyasetinin temel ilkesi ve eylemi haline getirmeyenler, bu adaletsizlikleri yüzünden gün gelir kendi dengelerini de bozarlar…

Bu kadar derin anlamı olan, huzur ve düzen ifade eden neredeyse her köşede yazılı özellikle de, siyasetin ruhunda var olması gereğinin altının sık sık çizildiği ADALETİN yüreklerde ve vicdanlarda yer almaması, sadece yazılı kâğıtlarda kalması bugünlerde, erdemli insanların olduğu kadar bazı kurumların da en önemli meselesi olsa gerek.

Sonuç olarak; insan, devlet ve siyasi kimlik olmanın en temel anlamı adaleti gözetmek ve adil davranışlar sergileyip adil insanlara sahip çıkmaktır.

Birlikte yaşamanın, yoldaş olmanın, güven kazanmanın, başarmanın ve de samimi MÜSLÜMAN olmanın en doğru ve en erdemli yolu budur.