Koronayı
hafife alıp da ikinci bir salgına muhatap olunmaz ise, camilerde toplu namaz
kılmanın yasak olduğu dönem, kısmi de olsa 29 Mayıs’ta sona erecek.
Böylelikle,
Türk tarihine öyle veya böyle, o nedenle ya da bu nedenle, “camilerin kapalı olduğu dönem” olarak geçen ilk ve tek uygulama
yavaş yavaş geride kalmış olacak.
Vakitlerle
ile birlikte daha sonra0 Cuma Namazı da kılınmaya başlanacak.
İnşallah
“yeniden başlangıçta”, Hutbe uygulaması bu kez anlamına halel
getirmeden yapılır!
Soracaksınız
ki; “Bundan önce yapılmıyor mu idi?”
Evet!
Doğru yapılmıyordu! Camiye Allah’a kulluk görevini ifa etmek için gelenlerin
kafaları ile keselere başka yerlere çekiliyordu!
Cuma
Namazları adeta Hutbe’den ben diyeyim “para
istenme”, siz söyleyin “para
dilenme” aracı, ya da “para kesme
yeri” haline de döndürülmüştü!
İnşallah,
“Aslına ve adabına uygun bir şekilde”
denilerek, şu Cuma’daki para talep eyleme işine, yeni dönem ile doğrusu
yapılarak son verilir!
Verilmez
ise; önce “günahı boyunlarına” diyecek,
sonra da devamı halinde, 4 yıl önce yaptığım gibi başta Diyanet İşleri
Başkanlığı olmak üzere Devlet-i Aliyenin üst makamlarına arzuhalimi, şikayetimi
sürdüreceğim.
Haa!
Yaklaşık 4 yıl önce de, yanlış iştigal ile yazdıklarımı da ekleyerek, para
dilenme işini şikayet ettiğim Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek
Kurulu’ndan da, “Gereken bilgi
tarafınıza verilecektir” denmesine rağmen halâ cevap beklediğimi de
hatırlatmama izin verin!
ARAP İMAMIN FERYADI…
Oldum olası, bizi “aynaya
baktıracak!”
Yetmedi, “şapkayı
önümüze koyduracak!”
Dahası; “aklımızı
başımıza toplatacak!”
Ve en doğrusu; “Gerçekle
yüzleştirecek!”
Olayları ve beyanları görmezlikten gelmekte usta bir
ümmet ve de milletiz!
Bir değil, bin musibete rağmen…
Doğru lâfı Hicaz’dan gönderenlere, Kabe’den edenlere
rağmen…
Hem de Arap bir imamın şu söylediklerine rağmen:
Ne şiddetli bir hüzün var bugün üzerimizde. Mescitler boşaltılmış. Ne
yaptık ki Allah bizleri mescitlerinden kovdu? Ne yaptık da bizi Peygamber
mescidinden kovdu?
Söyleyin en insanlar biz ne yaptık?
Gelin de beraber aynada bir anlık kendi yüzlerimize bakalım.
Koronadan evvel hak yiyenler biz değil miydik?
Biz değil miydik banka faizleri için sıraya giren?
Fakat bugün ağlıyor, sızlanıyoruz mescitler kapandığı için.
Çünkü Allah’ın kapıları yüzümüze kapanmıştır.
Çünkü bu vebadan önce aramızda kin vebası, haksızlık vebası, ihanet vebası,
günahkârlık vebası vardı.
Korana bitecek! Sonra biz eski halimize döneceğiz.
Bizler şairin dediği gibi; “Allah’a dua ediyoruz; “denizin ortasında gemimizi karaya çıkartsın” diye! Sonra, karaya
varınca da isyan ediyoruz.
NE GÜNLERE KALDIK YARABBİ!
Bakıyorum
da; siyaset hesabına kıyısından köşesinden Diyanet İşleri’ne birileri
yalan-yanlış dokundurdu diye, öyleleri var ki adeta “Diyanet sen bizim her şeyimizsin” diyerek acayip bir sahiplenme
yapıyorlar!
Sanki,
geçmişlerinde Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Diyanet İşleri Başkanlığı’nı
tarikat-cemaat hesabına yerden yere vuranlar, “başa geldiğimizde kapatacağız” diyen, ya da böyle diyenlerin
yanında yetişenler onlar değildi! Ey Büyük Allah’ım ne günlere kaldık!